İzleyiciler

19 Ekim 2016 Çarşamba

Dostun Mavi Sureti



Bir kâğıt esirdir size ve kalem ise bu esiri azat etmek adına kullandığınız en güçlü silah. Kalemi hangi elle tuttuğunuz fark etmez, yazarken önemsenen hissettiklerinizdir. Siz yanlışları dahi yazsanız kaleminiz bunu yazmak ve kâğıdınız bunu yansıtmak zorundadır.
Kalemin kâğıdın felsefesi şurada dursun, ben dostumdan bahsetmek istiyorum. Mecburiyetliklerin ötesinde, insanın bir parçası bazen bütün azaları olan dosttan. Ete kemiğe bürünmüş, Allah’ın ruhundan üflediği bir insan.
Küçüktük, korkuyorduk. İnsanlara dair çok az şey biliyorduk hatta belki bilmiyorduk. Sonra o beni çok sevmiyordu. Hatta hiç haz etmiyordu, bunda tabi benim de payım büyük. Bakıldığında hoş izlenim bırakmıyor olabilirim.
Bir insan âşık olmadığı birini belki bu kadar sevebilir.
 Onu anlatmak isterken dahi bir gülüyor bir dalıyorum.
Birlikte yaşadıklarımızı yazacak değilim elbette, ben onun Mavi suretinden söz etmek istiyorum. Adı bende saklı kalsın, o kendini çok iyi bilen zat-ı şahane.
Birlikte büyüdük biz, insanlara güvenmeyi, birinin yanında çıkarsız hesapsız korkusuz ağlamayı, çok saçma bir şeye dakikalarca gülmeyi, çay içmeyi, çay demlemeyi, kaybolmayı, sora sora Bağdat’ı bulmayı birlikte öğrendik.
Ömrümün Nazar Boncuğu.
Karşılık beklemeden bir annem babam beni sever sanıyordum.
Sonra zamanla alıştık birbirimize, okul bahçesinde yürürken mesela, birlikte bulaşık yıkarken. Hatta bir kere başı kırık bir kavanoz yıkarken bir anda elimden kan gelmeye başlamıştı. Fark etti, hemen yanıma geldi. Zaten hep öyledir, nasıl fark ettiğini kimse anlamaz, yere bakarken dahi eğer sararmışsa benzim anlar. Elimi tuttu, sonra işte doktor vs. bilinen klasik muhabbetler. Elimin yarası kapanıncaya kadar elimi suya sokmadığımı biliyorum. Tabi bu yaşadıklarımızdan sadece bir tanesi.
Birlikte hayaller kurardık biz, ama öyle devasa hayaller değil, boyumuzu aşmazdı hiçbiri. Kendimizce işte. Birlikte kitap alır içine mütemadiyen ben ikimizin ismini yazardım. Ben ağlarken hep o yanımdaydı. Kimsenin yanında ağlayamayan ben onun yanında hıçkıra hıçkıra ağlamıştım ve ne yazık ki o benim bu eziyetimden bir türlü kurtulamadı. Hala onun yanında hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.
Ama sanılmasın bu kötü iyi gün dostu olan dostluklardan değil. Kardeşim diyorum eksik geliyor, dostum diyorum yetmiyor.  O sanki benim içimde benmiş gibi bir şey işte. Azalarımdan biri gibi.
Nazar boncuğum, farklıdır. Mesela ben en çok onunla kavga ederim. Ama o küsmez, uzun uzadıya sitemler etmez. Biliyorum çok kırılgandır. Ama kimse onun neye ne kadar kırıldığını bilmez.
Denize, gökyüzüne bakmayı ben onda öğrendim. Hepsinden şiirler yazılır, şarkılar dizerler biliyorum. Ama hepsi eksik, hepsi yarım.
Maviye renk veren güzel dostum. Seni anlatmak doğru değil biliyorum. Sen denizden ve gökyüzünden, hatta yeryüzünden daha güzelsin.

Yeşili daha çok sevdiğini biliyorum bu arada, ama mavi de dursun burada diyor ve sözlerime son veriyorum. 

1 yorum: