İzleyiciler

4 Mayıs 2017 Perşembe

Beni En Çok Annem Sevdi




Beni en çok annem sevdi
Diğerleri ondan sonra geldi…

Evet, bu doğru. Beni en çok annem sevdi. Herkesin öyledir diyenler olabilir ama öyle değil işte. Bunu anlamak için illa bir şeyler yaşanmalı mıydı bilmiyorum. Gerekliymiş demek ki.

Dünden beri aynı sözler dolaşıyor içimde. Kelimeler, cümleler, söylemek istediklerimin yığıldığı içimde. İçimde bir omuz da yok ama taşıyor işte. Hep taşımıştır biliyorum yine taşıyacak. Ama bu beni yazmaktan alıkoymayacak. Bu sefer susmak istemiyorum. İçimde bir gök var sanki kara bulutlarla dolu bir gök. Yağmur berekettir değil mi? Belki sözler de yağmur niteliğini taşır bu sefer…

Çok uzun zaman oldu konuşmayalı. Anlatmayalı ne kadar oldu bilmiyorum. Ama konuşmayalı çok oldu. Hele kelimelerle konuşmayalı…

Evet, annemden başlayıp mevzu yine gidiyor kafasına göre ama öyle değil işte. Hani öğretmiştir büyüklerimiz bize, “Allah annenize kendi sevgisinden toplu iğne başı kadar vermiştir” diye. Bu hadis mi bilmiyorum. Hiç araştırma ihtiyacı duymadım. Çünkü her zerreme kadar hissediyorum. Bu sevginin başka bir açıklaması olamaz.

Evet, anneler Allah’ın verdiği sevgiyle severler evlatlarını.  Aksi halde nasıl taşıyabilirler vampir gibi bütün kanını emen o canlıyı? Şahsen tercih edilse mesela, ben beni taşımazdım annemin karnında. Hamileliği zor geçmese de doğumum bir hayli zor olmuş, ben biraz esprili anlatsam da annem beni doğurduğu için baya sıkıntı çekmiş. Buna rağmen seviyor beni, hem de öyle böyle değil.

Örneğin günahlarımı affedebiliyor, “sen böyle yapmıştın” deyip yüzüme vurmuyor. Hatalarımı deşifre etmiyor, dedektif gibi nerede kiminle ne yapmışım soruşturmuyor. Ve bütün bunlara rağmen beni seviyor. Hangi dost, eş, arkadaş hatta ve hatta kardeş bu kadar derin bir sevgiye sahip ki?

Çok üzgündüm bir gün ve öfkeli, canım çok yanıyordu, her şey üst üste gelmiş, hepsi üstüme üstüme geliyordu. Ağlamıyordum ama öfkemden korkacağım kadar benliğimi sarmıştı. Şu yaşıma kadar o gün hissettiğim öfkeyi hissetmedim kendimde. Canım çok yanıyordu. Annem… Korkmuştu. Yanıma gelip soru soramıyor ama uzakta kalmaya gönlü el vermiyordu. Yavaşça yaklaştı,

“çok kalmayacağım ama ne olur kapın açık kalsın” dedi. Anlamadım neden bunu yaptığını ama o an bunu düşünecek durumda değildim. Kapıyı açık bıraktı çıktı. Zaman ilerledikçe sakinleşiyordum, sakinlik bende gözyaşına sebep oluyordu. Ağlamaya başlamıştım. Annem dayanamadı, belli ki kapının önünde bekliyordu. Hemen yanıma geldi, dizimin ucuna oturdu ben sandalye de oturuyordum, yere oturdu. Ona baktım, elleri titreyerek gözümün yaşını sildi.

“ben” dedi, sesi de elleri gibi titriyordu. “ben seni üzülesin diye doğurmadım” beynimden vurulmuş gibi oldum, anneme ne yapıyordum böyle. Devam etti,

“canının çok acıdığını biliyorum, nedenini değil ama üzgün olduğunu biliyorum, ben sizi gözünüzün içine bakarak büyüttüm, anlatmadıklarınızı da bilirim. Anlatma ama ne olur artık üzülme”

Ne yapıyordum gerçekten, gözyaşlarımı hemen sildim. Annemi yerden kaldırdım. Sarıldım ve konuşmadık, o da ben de bir şey söylemedik. Ama bir daha öyle bir şey yaşamadık. Hep merak etmişimdir, anneme de sorardım beni neden sevdiğini. Tamam, kötü bir insan değilim, ama onun çocuğu olmasaydım, bana kendi canından vermeseydi yine böyle sever miydi? Sonra anladım kimse onun gibi sevemez.

Şimdi ne zaman ruhsal buhranlara girsem, günaha girsem, acı çeksem anneme sarılıyorum. O Allah’ın bana olan sevgisine sahip bunu biliyorum. Ve bu da parantez içi olarak dursun burada, annemin sevgisi ile hep Allah’ın beni ne kadar sevdiğini tahayyül etmeye çalışıyorum.

Anneme “anne, ben çok büyük bir günaha girsem, ama çok pişman olsam beni affeder misin?” diye sormuştum, ikinci defa düşünmeden “tabi ki” dedi. “Peki, anne pişman olmasam ve günahımda ısrarcı olsam yine affeder misin?” yüzüme baktı, gözleri doldu elini ağzıma kapattı.

Ama ondan sonra işte. İnsanlar âlemine karışınca, yani annemin dizinin dibi sınırlarından uzaklaşınca, insanların karanlık gölgeleri…

Herkes bir değil muhakkak, ama ne zaman bir insan görsem canı yanan, annemle yaşadıklarım aklıma gelir. O da bir annenin evladı, ne fark eder cinsiyeti? Canı yanan insanların hepsi eşit değil mi? Herkesin gözyaşı renksiz değil mi? Acının çoğu azı ne fark eder, dünya gerçekten bir anneyi üzmekten daha mı kıymetli?

Evlat anne-babaya emanet derler ama bence onlar bize emanet. Keşke gerçekten elimde olsa da gençliğim, ömrüm onların olabilse. Annem annem dediysem, babam da başkadır. Başka bir sırdır o da gönlümde J

Çok konuşmadan, demem o ki beni ilk ve en çok annem sevdi, diğerlerinin hepsi ondan sonra geldi.