İzleyiciler

30 Temmuz 2020 Perşembe

Bu gece niyet ediyorum Aşk'a..


Bu gece başka bir hal var üzerimde.

Sanki 'hazırım' diyor kalbim.. 

Kızıl renkler eteklerinde gövdemin, başsız kalmış gölgem,

Bu gece açacağım kalbimi Aşk'a.. biliyorum vuracaksın sen de ey Aşk başımı şevkle..

İşte yine yıllar sonra düştüm eşiğine

Bir sureti, bir gömleği olmayan derdin hizmetine..

Hazanlar vuracak biliyorum yine gönlüme

Baharları arzulayamayacak.

Bu gece başka bir hal var üzerimde

Aşk'a niyet..

Aşk'a besmele..

Aşk'a düğüm..

Ve bu gece bir daha Aşk'la kefenlenecek gönlüm.

Mihrabımda kıyama dururken, tekbirin elifinde, 

Yine düşeceğim kuyulara..

Ama kuyuları azad ederek niyet ediyorum Aşk'a..

Zehri şerbet, acıyı tatlı gösteren şaraba..

Hangi yangına bu özlem, hangi ateşin cezbesi?

Ne çekiyor beni kirpiklerimden kendine, bu neyin nesi?

  
Bu gece ben de var bir hal..

Aşk deyince titreyen yüreğim, 

Ahhh..

Ahhh.. 

Ben neye niyet ettim? 

Hani İsa'nın nefesi?

Hani Musa'nın Tur Dağı?

Hangi dağda kurban ediliyor ruhumun İsmail'i?

İbrahim hangi yangının koynunu güle çevirdi?

Hangi gök altında Adem tövbe etti? 

Hangi zikir Yunus'un gönlüne su serpti?

Hangi ateş İbrahim'e niyet etti?

Hangi dağ vahye gebe şimdi?

Bu gece, gece değil sanki..

Aşk inecek yine bir yerlere..

Ey Aşk, açtım sana gönlümü, işte ben, işte yine ben..

Ey Aşk..

Ah Aşk..

27 Temmuz 2020 Pazartesi

Şairlere şiir yazılır mı?



Hiçbir şaire şiir yazılır mı anne?

Hiç değer mi yani dokunur mu yüreğine?

Şairlerin hepsi Aşk’tan anlar mı anne? Yoksa bildikleri tek şey kendi aşkları mıdır? Mesela içten içe yanan bir aşığı gördüklerinde onun da hikâyesini hiç onunla konuşmadan anlatabilirler mi mısralarında?

Mesela, hatta kendilerine aşık olan bir aşığın halinden anlayabilirler mi?

Her aşkın karşılığı vardır. Her aşkın bir karşılığı vardır.

Evet, yemin ederim zeytinin üzerine, her aşkın bir karşılığı vardır. Ama bu karşılık hep vuslat değildir.

Anne sana soruyorum, çünkü en çok sana sormayı seviyorum.

Peki, bir aşkın karşılığı hep bir kalpte midir? İnsan illa bir insana mı aşık olmak zorundadır.

Gökyüzündeki bir kuş insanı irşad edemez mi?

Bir şair bunları da yazabilir mi?

Bir ömür kaç kişiyi sevmeye yeter? Sevmek deyince neden illa karşı cinsten biri anlaşılıyor anne?

İnsan bir çiçeğin boyun bükmesini, bir kitabın kokusunu, yağmurun sesini sevemez mi? Neden en güçlü sevgilerimizi bir insana yüklemek zorundaymışız algısı var anne?

Ve neden sevgide güç var?

İnsan güçsüz bir sevgiyle de sevemez mi? Güçlü olması için kalbin, günde bilmem kaç defa kan mı pompalaması gerekiyor?

Mesela acısını sinesine bastıran da güçlü sayılmaz mı?

Peki, anne şairlere dönelim; her şairin bir aşkı mı vardır? Aşık olmayan şiir yazamaz mı? Şiir yazmanın altın kuralları nelerdir? Var mı bir tarifi..

Aşkından, kalp ritmi bozulan ama tek kelime konuşamayanların aşkı da sahih mi?

Aşkı doğru kılan ve aşkı şiir yapan sihrin sırrı ne anne?

Şairlerden neden korkuyorum anne?

Aşktan mı korkuyorum? Şiir bana en fazla ne yapabilir ki? Mesela neden en az şiir okuyorum. Oysa çok seviyorum.

Oysa çok seviyorum.

Oysa seviyorum anne..

Ama korkuyorum..

Bir şaire şiir yazsam dedim ya kendisininki kadar güzel cümleleri kuramadığım için aşağılar mı sözlerimi? Aşağılasa yine şair olur mu?

Ama hakkı değil mi anne?

Onun kadar güzel konuşamayan, kelimelere onun kadar güzel can veremiyor diye birini beğenmese bu onun hakkı değil mi?

O zaman ben de en iyi bildiğim şeyi yapayım..

Hoşça kal..


22 Temmuz 2020 Çarşamba

Bugün



Bugün sessizce başladım güne..

Kendi başıma ve kendimle yürüdüm yolda. Kendimden kendime geldi dinlediğim tüm şarkılar.

Hepsini tek tek sıkılmadan dinledim.

Kendimle konuştum yol boyu. İçimi yokladım kendim ne kadar kendimleyim, ne kadar kendimdeyim.

Bir anda çizgiler gözümün önünden geçmeye başladı.

Başımı kaldırdım gökyüzü harflerle doluydu.

Bu benim dünyam işte, kaldırımdan inerken, bir anda farklı bir zamana geçiş yaptım. Pat diye Mevlana ve Şems düştü gözümün önüne.

Başımı bir daha gökyüzüne kaldırdım bulutlar yastık savaşı yapıyordu.

Bir daha diyorum, burası benim dünyam ve kendimle ilgili her şeyi düşünmekte özgürüm.

Ayaklarıma baktığımda Hafız’ın şiirlerinden bir gül bahçesinde gördüm kendimi. Kendimi kendime beğendirmeye çalıştım.

Her gün özeldi hayatımızda. Her gün sadece tek bir gündü.

Oldum olası mutlulukları uzatmayı ve acıları kısaltmayı sevmişimdir. Bir acıya oldum olası mühlet vermişimdir.

‘şu kadar zamanın var, ondan sonra biteceksin’ demişimdir. Ve sözümün eriyimdir, o sadece o kadar sürmüştür.

Sürdüğü süre içerisinde her türlü acı refleksini yaşamışımdır, ama içimde, ama kendimde..

Ama mutluluklar öyle değil, güzel bir şarkı, bir şeker, bir kitap, bir balon, bir selam, bir boya, bir kalem, bir kağıt, minnacık bir şey daima mutlu olmama yetebilmiştir.

Çünkü ömrüm hep bugünden ibarettir. Ve her bugünüm ömrümdeki tek günümdür. Her gün parmak izi gibi özeldir.

Her gün ömrümde aslında bir daha tekrarı olmayan gündür.

Ve her gün özeldir.

Son olarak,

Ömür bir gündür, o da bugündür..