İzleyiciler

24 Ekim 2019 Perşembe

Darmadağın..




Darmadağın oluyoruz.

Tam toparlamışken evi barkı ne bileyim işi gücü, borcu harcı.. Bir anda bir ses duyuyoruz bilmem çok alakasız bir yerde, topladığımız her şey yıkılıveriyor birden.

Sonra paldır küldür düşüyor evin duvarlarındaki anılar, sonra işlerin içinden bir koku yayılıveriyor tam odanın ortasına..

Sonra tüm gönül borcum dayanıyor kapının ağzına bir alacaklı gibi..

‘almaya geldim, çabuk öde borçlarını. İster gözyaşı dök ister kahkaha at. Değil mi ikisi de aynı şey. Ben bilmem, anlamam, dinlemem. Bana borcunu öde. Nasıl harcadıysan şimdi öde..’

Derken derken, topladıklarım bir bir başıma yıkıldı. Omzuma yıkıldı. Gönlüm benden şikayetçi.

Ahh.

Peki, ne olacak şimdi.

Susturun tüm şarkıları..

Kıstığım kendi sesimdi. Yuttuğum kendi acımdı. Göğsüme bastırdım acılarımı. Sancılarımı sinemde sakladım. Kucakladım hasretini. Gecelerin koynunda bir rüya umuduyla ben uyudum. Yalnız yattım..

Şimdi nasıl oluyor bir şiir içime bu kadar işliyor..

Darmadağın oluyoruz, sizi bilmem ama ben oluyorum.

Darmadağın oldum. Yirmi dördünde ayın. Ekim ayının..

Şimdi hangi parçam nerede düştü bilmiyorum. Peki, merak ediyorum. Bir satırla beni dağıtan bu şiirin memleketi neresi?

‘Ruhun mu ateş yoksa o gözler mi alevden?

 Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu.

Pervane olan kendini gizler mi alevden?

Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse,

 Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse,

Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,

Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse..

Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,

Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince,

İçimdeki azgın devi rüzgârlara attım,

 Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.

Gözler ki birer parçasıdır sende İlah'ın

 Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın

Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin

Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin’

Dün gece Büşra’yla otururken dinlediğimde, ufaktan bir değdi gönlüme.. Bu sabah okuduğumda..

Darmadağın oldum..

Sabah sabah oldu mu şimdi?

Sabah olmuş mu oldu şimdi?

Büşra da dertlendi zaten, kıza bir gecede on yıllık yükleme yaptım..

Sözlerime son verirken,

THE END

17 Ekim 2019 Perşembe

ne bileyim?




Bundan iki yıl öncesine gidiyorum. Biri çıkıp ‘bir gün onu göreceksin’ dese inanmazdım.

Bu inançsızlığım mı seni görmeme sebep oldu bilmiyorum. İnsan her zaman inandıklarını değil bazen inanmadıklarını da yaşıyor demek ki.

Bana yokluğunu öğreten varlığın nerede şimdi? Olmasaydın bilir miydim kalbimin yerini? Madem varsın, o halde neredesin?

Ne yapmam gerekiyor senin varlığın için?

Neden ansızın gelip, durup dururken gidiyorsun mesela?

Kaç satır yazmam lazım? Kaç yıl beklemem?

İlla şair mi olmalıyım? Yoksa bir klişeye göre hareket edip beni kaybetmeli misin?

Bütün bu bilinmezliklerin mucidi sensin, senden önce bilmediğim her şeyi, seninle öğrendiysem, varlığınla yokluğunu öğreten de sensin..

Ama neden?

Bu sorunun cevabı yok işte..

Şimdilerde yine sardım Sezen Aksu’ya..

Yine bir şarkı seçtim kendime usulca.

Sen bilmezsin bana armağan ettiğin şarkıları. Mesela şu anda da ‘Hasret’ geldi senden bana..

Ne zaman bitecek seni bu beklemelerim bilmiyorum.

Madem gideceksin, neden beklememem gerektiğini öğretmiyorsun?

Tamam git, şimdi, yarın ya da dün..

Ama öğret beklenen gittikten sonra kalan ne yapar?

Ve bekleyenler bizim neyimiz olur? Bekleyen nasıl teselli edilir?

Giden nereye gitmiştir?



11 Ekim 2019 Cuma

Kendin Ol..




Bir iyilik yapın kendinize..

Bir değil, birden çok yapın ama birden başlayın.

Mesela bir örnek vereyim ‘kendiniz olun’..

Bu da neyin nesi? Nereden çıktı? Valla tam olarak iç sesimiz bu. Hepimizin hayatına birileri giriyor birileri çıkıyor, bu bir rutin yani.

Herkes gittiğinde sadece sen kalırsın mesela, kimse olmaz ama o başka bir mevzuu..

Birilerinin karakteriniz, tarzını, üslubunu vs işte birçok özelliğini beğenip onu örnek alabiliriz. Ama dur!

İleri gitme!

Kimseyi kendinle karıştırma!

Sen sensin, başkasından kopyalayıp kendine yapıştıramazsın.

Doğa, yaratılış, ruh, genler, bedenimiz buna izin vermez. Herkes kendi olmak zorundadır.

Doğrular ve yanlışlar (ki tartışılır bu da kişiye göre) hariç mecburuz kendimiz olmaya. O doğruyu kimse sana göstermek için sorumlu değil..

Kimse de kolundan tutup zorla çıkaramaz içinde bulunduğun yanlıştan.

Mesela kendini parçalasan da Türkçe bilmeyen birine Türkçe şiir okuyunca onu etkileyemezsin. Şiir sever dahi olsa anlamadığı bir dilin duygusuna da giremez insan.

Hem başkasını taklit edince onda beğendiğin kadar güzel durmuyor sende bilmelisin!

O onda güzeldir, sende değil.

Böyle sakin yazıyorum ama birinde taklit gördüğüm an ne kadar iğrendiğimi beni tanıyanlar çok iyi bilir. Yani klavyeyi kırmıyorsam şuan tek sebebi ‘hayırlı cumalar’ olmasıdır.

Ayrıca çok da saçma, bir başkası emekle bir yere ulaşıyor, diğeri sırf ona imrendiği için onun yerinde olmak istiyor.

Az ötede oynayın..

Al işte yine beyin nöronlarım zıplamaya başladı. Sinir sistemim aktifleşti.

O yüzden çok uzatmayacağım.

Bir iyilik yaparak ‘kendiniz olun’



3 Ekim 2019 Perşembe

Bir İyilik Yap Kendine..




Bir iyilik yap kendine ve kurtul benden..

Sahile git,

Çay iç ya da kahve bilmiyorum hangisini daha çok seviyorsan.

Sonra yürüyüş yap ya da bir sporla uğraş. Herhangi bir hobi de edinebilirsin. Ama ne yaparsan yap önce benden kurtulmakla başla.

Çünkü ben kimseye vermediğim kadar zarar veriyorum sana.

Hatta ben kimseye zarar vermedim senden başka..

Hani demiştin ya bana ‘mikrop gibisin diye’ öyleyim evet. Ama bir tek sende bu böyle.

Kalbinde bana duyduğun öfkeyi azat etmelisin. Benden kurtulmalısın. Beni kendinden azat etmelisin.

Kanatlarımı kırıyorsun,

Beni yoruyorsun,

Gereğinden fazla susuyorsun.

Eğer bilsem ki işe yarayacak sana yalvarırım, ‘ne olur artık kurtul benden’ diye.

Bunları okumak seni öfkelendirecektir. İçinde affetmediğin ne yanın varsa bu sözler gidip onlara tuz biber olacaktır.

Öfkeni büyütecektir belki de bilmiyorum.

Sadece bildiğim şu var, bilmem kaç yıldır tek kelime etmesek de, ne bileyim gözlerini görmesem de, senden uzakta da kalsam, benden uzağa da düşsen, seni o zamanki kadar iyi tanıyorum.

Benden nefret etmiyorsun mesela biliyorum.

Kimseye itiraf edecek cesaretin olmasa da, senin sevgin öfkenle diri kalıyor.

Beni sev demiyorum, demeyeceğim de, nefret et ya da etme bununla da ilgilenmiyorum. Ama kendin için bir iyilik yap ve benden kurtul..

Sadece sen ve benim bildiğimiz bir yol burası. Ben oturmuşum sen de gelmiyorsun. Yollar tozlandı, kimse yürümüyor. Ama sen de gelmiyorsun. Ben de kalkmıyorum.

Bir düğümün bir ucunda sen bir ucunda ben.. ne sen çözüyorsun ne ben başka düğüm atıyorum.

Biz birbirine yabancı iki aşinayız. Yüzleşmemiz gerekiyor. Ama ben senin beni kırmandan korktuğumdan oturduğum yerden kalkmıyorum sen de artık ne duymuşsan kendini inandırdıklarınla kandırıyorsun.

İnan aynı yolda yürüyelim demiyorum.

Sen benden kurtul istiyorum. Bu yolu bırakalım, kim nasıl isterse yürüsün. Eşkıya gibi yol kesen olmayalım.

Yaramıza dokunan herkesi düşman bellemeyelim. Adımı duyduğunda sinirlerin tepene çıkmasın. 

Fotoğraflarımı sil. Ben de yok zaten.. 

Pardon 4 tane fotoğraf var, içinde ben de varım diye sakladığım.. Ama sen sil..

Hani şu kimsede olmayanlar. Birlikte gittiğimiz yolların fotoğrafları. Hatta bence benim çektiklerimi de sil. Sana beni hatırlatan her şeyden kurtul. 

Birlikte geçirdiğimiz anıları beraber unutalım.

Biz birlikte yürüyemedik, beceremedik.

O halde bırakalım yol başkalarının olsun.

Olsun, birileri de zahmetsiz bir yol bulsun.. olsun..

Ne senden eksilir ne benden.

Ama kurtul artık benden. Kurtul özgürleş ve benim kanatlarımı da bırak artık.

Tüm kalbimle affediyorum seni.

Hoşça kal..

Ama lütfen 'Hoşça Kal'..