İzleyiciler

21 Şubat 2021 Pazar

Kalanchoe Hatrına..

Birkaç gün önceydi, öyle sıradan bir gündü..
 
Aksiyonsuz başladık güne ya da biraz daha öyle sandık..

Ağrılarım azalmış, iyiden iyiye toparlanmıştım..

Sonra bir şey oldu, gün ortasında akşam oldu. 

Hiçbir insan tamamıyla kötü değildir buna inanıyorum. Ama bazıları bazılarına karşı tamamıyla kötüler.. 

Buna bizzat şahit oldum. 

Karanlığı ile güneşimizi tutan bir kadın geldi. Kalbi karanlık bir kadın.

Kimseye dile getiremeyeceğim acılar bırakan ruhumda, o bütün karanlığıyla uzandı günümün ortasına. 

Ardından tüm kemiklerim aynı anda soğudu. 

Hissettiğim şeyin adını bir türlü koyamıyordum. 

Öfke mi? Kırgınlık mı? Tiksinti mi? 

Bulamadım..

İçime, çok içime kapandım o an. Dizlerim titriyordu. 

İçim boşaltılmış gibi oldum..

Hiçbir insanı yaralamamam gerektiğine bir kere daha karar verdim.

Buna hakkım yoktu zaten ama bir daha ve bir daha aynı kararı aldım..

Sonra benim dahi çözemediğim o kara bulutları dağıtmak için Zeyneb 'çıkalım buradan' dedi. 

İtiraz ettim ama o da ısrar etti.

Kabul ettim..

Üşüyordum.. 

Kemiklerim üşüyordu..

Vefasızlara ve nankörlere kızıyordum. 

Çok hem de. 

Bencillere hep daha fazla kızmışımdır. Ama o gün kırgınlık, öfke, boşluk hepsi harmanlanmış sanki hücum ediyorlardı. 

Neyi kontrol edeceğimi bilemiyordum. Dişimi sıktım.

5 dk dahi görmediğim o ruhu ve kalbi karanlık kadının varlığı bir ruh emici gibiydi..

Ne söylediyse Zeyneb bi şey diyemedim.
Neydi hissettiğim bilmiyordum.

Ama teslim olmayacaktım, olmamalıydım. 

Derken Allah..

Kendine has bir üslupla aldı gönlümü. 

Kalbe ne iyi geleceğini şüphesiz en iyi O bilirdi.. 

Güzel 2 haber aldım önce bulutlarım dağıldı ardından gülümsemeye başladım..

Sonra hava aydınlandı. Gün yeniden devam etti..

Bu bir lütuftu. 

Ertesi gün şahane bir insan elinde henüz üzerinde birçok tomurcuğu olan bir çiçekle geldi. 

'Şükürler olsun' dedim ben karanlıkta dahi olsam, Allah beni o karanlıktan nasıl çıkaracağını en iyi bilendi. 

Benim bilmediğim, adını koyamadığım derdimin dermanını dahi biliyordu..

Her açan tomurcuğu yeniden seveceğim söz veriyorum. Ama dökülse de seveceğim..

Çünkü severek iyileşeceğim.

İyileşeceğiz..

14 Şubat 2021 Pazar

Bir Gece Meselesi..

Her şey biraz evvel zaman içinde başlıyor ve sonrası Allah-u alem..

Ne başlayan başladığı yerde duruyor ne giden bazen nereye gittiğini biliyor.

Az evveldi mesela, içimden bugün bilmem kaç kere söylediğim sözdü 'seni çok özledim..' 

Diyordum 'nasılsın?' diye sorsa barışırım dünyayla ve affederim tüm vefasızlıkları..

Sesine baksam iyileşirim. Bütün yaralarımı sarmalar, şifalandırır o tını. 

Çok geçmeden üzerinden dedim 'cennete imreneyim diye gülüşü..'

Yine dedim 'eğme kirpiklerini gönlüm dolaşıyor..'

Bir şehirde hiç tanıdığı olmayanların garipliği gibi bu duyguların arasında garibim..

Bir bilsem hangi kapının ardında dermanım, gece gündüz yatacağım eşiğinde..

Ama bulamıyorum.

Bu duygulara bir isim de koyamıyorum.

Görmek, duymak istemiyor bir yanım; diğer yanım tüm kainatımla bastığı toprağa secde etmek istiyor..

Ah o secdenin hazzı ne muazzamdır kim bilir..

İnsan bütün mevcudiyetiyle secde ederse hele Sevgili'sinin toprağına ne ister başka? Bu yol değil midir, gider Aşk'a?

Ama öğrendim ki insanın çabasına bağlı olmazmış Aşk, o kendine göre olana nüfuz edermiş..

Biliyorum henüz onun varlığında yok olmadım..

Henüz seçmedi Aşk beni biliyorum..

Ama kalbime hücum eden, gün ortasında akşam oluşum ve geceyi delerek canıma sokulan, bu hasretle nasıl başa çıkacağım bunu hiç bilmiyorum..

Az evvel bunca hasrete açmışken gönlümü, çok geçmeden buz kesen o hissetme duygusunun adı ne peki?

Hiçbir şey yok gibi sanki.. Nasıl birbirine taban tabana zıt iki duyguyu tek gönülde barındırabiliyorum Allah'ım..

Düşününce iç çekişim, görünce kaçışımın tercümesi ne?

Kaç duyguyu bir anda ve neden yaşıyorum ben böyle?

Bastırıyor muyum diyorum kendimi, basklıyor muyum? 

Ama hayır bütün bunlar karşılamıyor hissettiklerimi.

Geçenlerdeydi, bir arkadaşım 'bir başka şehire gider misin?' diye sordu. Düşündüm normalde hemen 'İstanbul'dan çok sevdiğim bir sebep olursa belki..' diye gelişi güzel bir şey diyebilirdim..

Ama o an diyemedim, çünkü gidesim geldi..

Hani bir sokakta sana rastlamama ihtimali olan bir şehir.. Gurbet bu değil mi? Ama anlatamadığım bu işte, bir yanım dolu dizgin sana gelirken diğer yanım ateşler içerisinde senden kaçmak istiyor..

Olan da bana oluyor..

Allah'ım ben hiçbir şeyi bilmiyorum ve Sen her şeyi biliyorsun. 

Gönlüme, aklıma mukayet ol ne olur..

Az önceden geliyorum orada her şey hasret, şimdideyim gönlüm üşüyor..

Ahh geceler..

Hani ey göz yaşım akmayacaktın? 

İstanbul üzerine yemin olsun, gece diye üzerime örttüğüm senin gözlerindir..

Ve yine yemin olsun, her baktığımda ruhuma dolan gökyüzü üzerine, aynı anda deliler gibi özlediğim ve özlemediğim tek insansın..

Şimdi neresinden tutsam orası işte.. 

Neyse iyi geceler dünya.. 

Allah'ım onun üzerini ört, hava soğuk üşümesin..

8 Şubat 2021 Pazartesi

Kuşların Müjdesi

Uzun zamandan sonra ilk defa bugün yalnız dışarı çıktım..

Kulaklığımı taktım ve her adımda kendi içime yolculuğum başladı..

Seviyorum kendime doğru yol almayı. 

Kulağımda geçen hafta dinlemeye bir türlü fırsat bulamadığım cuma hutbesi..

Hava yumuşacık, yazımsı bir yumuşaklık..

Tek tük insanlar, birbirine çarpmadan, birbirine gülümsemeden, selam vermeden ve hatta başlarını kaldırıp birbirine bakmadan yürüyorlardı..

Gökyüzü yağmur toplar gibi beyazlı siyahlı bulutlarla kaplıydı. 

Havaya sarıldım. 

Cuma hutbesinde hoca, 'ruh ile kalp aynı hizadadır' dedi o anda. 

Ben havaya sarılmışken, ona kucak açmışken ve o beni bağrına basmışken bunu duydum..

Gülümsedim.. 

Normalde de çok gülerim ama bu gülümsemeydi..

İlerledim.. yol ne güzeldi..

Birbirinden farklı kuşlar uçuşuyordu.

Bir karga plastik bir şişeyi ağzına almış, biraz havalanıp şişe düşünce yere inip yine aynını tekrarlıyordu. 

Yerde ekmekler vardı, belli ki kuşlar için atılmıştı. Birbirinden farklı kuşlar endazeleri kadar nasibini alıp gökyüzünde kanat çırpıyorlardı..

Kavga etmeden, hakaret etmeden, dalga geçmeden, makam-mevkii gözetmeden, aç gözlük yapmadan.. sadece kendilerine yetecek kadar..

Serçe, güvercin, martı, karga, kumru.. 

Durdum selam verdim hepsine. Ve imrendim..

'Biz insanlar sevgili kuşlar, kavgasız yaşayamayız, bağırmadan sesimiz duyulmaz zannederiz..

Biz insanlar sevgili kuşlar; konuşarak kalp kırarız, kelimelerle can yakarız. 

Siz konuşmadan nasıl anlaşıyorsunuz?'

Söze girdi güvercin; 'kalpleriniz var ve sevemiyor musunuz? Açlarınız var ve yemeklerinizi çöpe mi döküyorsunuz? Kulaklarınız birbirinizi duymak için değil mi? Birbirinizin acısına sağır mısınız?' 

Başımı öne eğdim.. gözüm doldu, şiir okumak ve özür dilemek istedim. 

Derken serçe sıçradı olduğu yerden 'merhamet hırkasını gönlünüze giydirmiyor musunuz?' 

Gözlerim iyice doldu.. 

Hoca da o an 'ey iman edenler! İman edin..' dedi..

Karga gülümsedi 'gel plastikle oynayalım hem sana göklerden bir haber sunayım' dedi. 

Heyecanlandım.. 

Kumru'ya baktı ve Martı gözlerini ovuşturdu..

Karga gülümsedi 'hani demiştinya Allah'ım Orfeus'un üzerini ört, hasta olmasın diye' dedi..

Göğsüm sıkıştı bunu duyunca ama 'evet' dedim..

Gülümseyerek 'Allah onu sana bağışladı.. 
üzerini senin sevginle örttü..' dedi

Secdeye kapandım ve oradan uzaklaştım.. 

İçime doğru aldığım yolda bir karga'nın sesinde Orfeus'un nefesini buldum..

Yaramdan da hoşum Yarimden de..