İzleyiciler

22 Temmuz 2019 Pazartesi

Anlayanlar Anlamayanlarla Uğraşmasınlar..




İnsan kendine çarparsa ne olur? Buna da çarpışma denir mi?

Bir kitap hakkında kaç kelime konuşulur? Hiç susulmaz belki de. Ama bu konuşma kimleri kapsar?

İnsan bir hayalin içinde kaç yıl yaşar?

Bir bağ duygusal olarak nasıl kurulur? Ve nasıl olur da hayaller 7 katlı bir bina enkazından daha ağır gelir yıkıldığında?

Çok mu önemli bu sorular?

Hayır..

Çay daha önemli. Sonra kitap okumak çok çok önemli.

İnsanın birine içinin en derinlerinden gülmesi, bazen teşbih elinde zikir çekmesi bazen kulaklık kulağında müzik dinlemesi çok daha önemli.

Kutsal kalabalığa sığınıyorum.

Yalnızlığın bu denli övüldüğü bu dünyada, yalnızlık aşıklarının kalabalığa nasıl meftun olduklarını günlerce anlatabilirim.

Ama bütün bunlar faydasız bilgiler.

İçimde coşup duran bir nehir var.

Okyanus derdim de o tufana gerek yok şimdi. Boyumdan büyük laflar etmeye de gerek yok.
Şuan yüksek sesle bağırasım, ardından bütün evlerin ziline basıp kaçasım, kilometrelerce yürüyüp, hız trenlerinde kalbimi küt küt attırasım var.

Gözüm telefonda, neden olabilir mesaj bekliyorum.

Peki, biz buraya nereden geldik? Sahi neredeydik ki buraya geldik?

O değil de, bu aralar deli bir hava var başımda. Her an bir çılgınlık yapabilirim. Mesela pat diye gidebilirim. Yahut her şeyi bir anda silebilirim.

Yok olabilirim.

Niye olmasın ki?


20 Temmuz 2019 Cumartesi

Kendimle Başım Belada..



Sonra bir gün bir müziği yine ezberimde tutmam gerekiyor gibi defalarca dinledim. Biliyorum, o içimde bir yere dokunmuştu.

Ben böyleyim ama..

Bir şeyler gönlüme değince onu ezberliyorum. Sesin de böyleydi mesela.

Duymasa da kulaklarım sesini tanırım ben senin..

Sonra derken bir gün kalbim ağrıdı

Bir gün yoruldu kalbim

Bu kalbim başıma iş açtı mesela.

Senden önce olmayan dertlerim peyda oldu birden. Seni sevmek, özlemek belki içimde büyüttüğüm bir düştü. Sonra ben o düşten düştüm.

Bu düşmeden sonra Adem’in değil, Havva’nın düşüşünü de ezberledim. Ama yine de başımı kaldırıp gökyüzüne sükunetle bakamadım.

Ah sen benim kalp ağrım.

Sanki ruhuma açılmış, ah sen benim yara izim..

Bütün yollar da senin gidişini ezberlemişler. Tüm dileğim beni bu gelişlerden azad etmen..

Şairin de dediği gibi, ‘ya topla yaralı kırlangıçları ya da bu vefasız şarkıyı sona erdir.’

-         -İnsan kalbinden şikayet eder mi Sema?

-          Ah bilmiyorsunuz, şikayetim kalbimden değil..

-         - O halde nedir bu halin? Ne olmuş olabilir sana?

-          Kırıldım.

-          -İlk defa mı?

-          Hayır, belki de hepsini toplayıp şimdi kırılmışımdır..

-         - Yine de şikayet mi etmeli insan? Muhakkak bu imtihandan senin faydana bir kazanç elde edeceksin..

-          Biliyorum, ama..

-          -Ama’lar sıkıntılı cümlelerdir biliyorsun değil mi? İnsan ama’dan öncesine saklanarak ama diye başladığı yerden sonra hakikati izhar eder..

-          Biliyorum, nolur bi şey olsun, olsun da bütün bu kırgınlığımı yele vereyim..

Derken derken iç hesaplamaların da bir sonu olmadığını ve onları da ezberlediğimi anladım.

Senden önce gitmenin korkusunu yaşamıyordum,

Şiirler bıçak gibi delmiyordu yüreğimi..

Ah ne kadar arabesk..

En iyisi dizlerini iyice kendine çekip tüm sancıları bastırarak milyonlarca kitap okuyup, yüksek sesle şarkı söylemektir belki de..

O zaman ben gidip çay içeyim.

Herkese benden çay, Şakir’e de..



3 Temmuz 2019 Çarşamba

Bir Gün Şaşırdım..




Milyonlarca insan ve milyonlarca kelimenin, cümlenin hatta noktalama işaretlerinin olduğu bir dünyada iki insanın aynı cümleyi söylemesini..

Ne bileyim, açıklayamıyorum.

Sonra birbiriyle alakası olmayan insanların aynı duygularla birbirlerine bakmaları falan, ilginç geliyor. Her iki anlamda da, sevmek ve nefret etmek..

Hani göz göze geldiğinde bütün derdini anlatmanın ne demek olduğunu biliyorum, tek kelime çıkmadan ağızdan, anlaşabilmeyi mesela..

Ama hiç görmeden, hiç konuşmadan, sesini duymadan, gülüşünü görmeden sonra gözlerindeki manayı tartmadan, ölçüp biçmeden..

Nasıl oluyor açıklayamıyorum..

Hiç görmediğin birini yağmurda iliklerine kadar ıslanmış gibi tüm zerresiyle hissetmenin bir ismi olmalı oysa..

Bu hissi karşılayan bir kelime?

Düşünüyorum,

Düşünüyorum

Ben bilmiyorum, bulamıyorum.

Ama bu duyguyu karşılayan bir kelime icat edilmeli artık bence.

Şey vardı, neydi o kadının adı? Şuan başka bir müzik dinlediğim için aklım o kadını bulamıyor.
Dur bulacağım..

Heh buldum, Gülay..

 ‘Kalanların Ardından’ adında bir şarkısı var, bir yerinde şey diyor ‘sürmeden yüzümü ben sana uzaktan iman ederim’

Bu şarkıyı dinlediğimde 16 yaşında falandım. Bu kelime o zaman da ağırıma gitmişti, şimdi de ağırıma gidiyor.

Bu cümleyi kurmak için kaç fırın ateş tüketmesi lazım insanın? Bilmiyorum..

Bir gün belki, bir gün ateşten de bahsederim..

Ama şimdilik, zihnim yeşil defterimde olduğu sürece hatta..

Söylemek istediklerim bu kadar..

Büyüklerin ellerinden, çocukların yanaklarından öperim..