İzleyiciler

15 Nisan 2022 Cuma

O'nun Hikayesi..


(Baş not: bu yazı 12 Aralık 2020'de 'X' in hikayesi olarak tarafımca yazılmıştır. Arşivlemiştim, geçen okudum. Yeniden paylaşma ihtiyacı duydum, teşekkürler..)

‘Her gün uyandığımda önce perdeyi, sonra pencereyi açıyorum belki gelirsin diye..

Çiçeklere selam veriyor, topraklarına dokunuyorum. Kurudularsa su veriyorum, çünkü geldiğinde gözlerine güzel görünsünler istiyorum.

Sonra bazen bir şarkı söylüyor, bazen bir müzik eşliğinde çayı demliyorum. Belki gelirsin diye.. Ama o çok sevdiğin güllerden atmıyorum, bir parçam bu gün gelmeyeceğine inanıyor çünkü. Gelişine saklıyorum bu yüzden..

Temizlik yapıyorum, ortalığı düzeltiyor, tozları alıyorum.. Belki gelirsin diye.

Odaları iyice havalandırıyorum ki; acının, zor geçen gecelerin kokusu sinmesin, geldiğinde huzur bul istiyorum.

Yerleri siliyor, halıları süpürüyorum. Dağınık bulma diye geldiğinde.

Sonra gözlerini düşünüyorum, gökyüzüne baktığımda mavi, geceye düştüğünde siyah, çiçeğe baktığımda yeşil olan gözlerini..

Bütün düzenim o an bozuluyor, çünkü gözlerinin ardından gülüşün hemen geliyor..

Bugün gelsen ne konuşuruz diye, birçok konu biriktiriyor, hatta bazılarını not alıyorum.

Ekmek almaya gittiğimde, eğer ekmek sıcaksa hep bir tane fazla alıyorum. Sonra bir parçasını koparıp sana nasıl vereceğimi, ekmeğin kokusunda dahi seni nasıl özlediğimi anlatacağımı düşünüyorum.

Sonra günlük telaş işte..

Her gün aynı şeyi yapıyor ve yaptığım her işe bir gelişinin payını ayırıyorum.

Sonra akşam oluyor ve belki yarın gelirsin diye düşünüyorum.’

Diye anlattı O, beklediği kişiyi. Öylece dinledim, birçok sorum vardı ama gözlerindeki o kaygıyı görmek, tüm sorularımı susturdu.

Sanki sorsam bir anda bütün kemiklerinin kırıldığını görecektim. Ve zaten hiç konuşmadan yalvarıyor ve içindeki yangına su serpmemi istiyordu.

İnsan böyle durumlarda şaşırıp kalıyor. Ne deyim diyorsun? Ne yapabilirim ki? Zaten ben milyonlarca kelime söylesem de ne fark edecek ki istediği dil ben değilsem?

Titrek, korkak bir sesle ‘neden gelmiyor?’ dedim.

Sanki bütün soruları kendine sormuş ve cevaplamış gibi, hiç düşünmeden pat diye ‘beklediğimi bilmiyor ki’ dedi.

Bir şey söylemem gerekiyordu farkındaydım. Ama neresinden tutsam da elimde kalabilirdi. Benim imtihanım da bu.

Aslında çok bilmediğim bir hikâye değildi, daha önce daha şaşırtıcılarına da rast gelmiştim. Beni hep şaşırtan ne diyeceğim noktasındaydı.

Ama O anladı benim ona verecek ve onun kalbini teskin edecek bir sözüm olmadığını. Bu yüzden anlatmaya devam etti.

‘bir gün gelmişti. Yağmur yağıyordu o gün biliyor musun? Kış başlangıcıydı. Portakal soymak, ıhlamur kaynatmak, patik giydirmek ve saçlarını kurutmak istedim.’

O bunları anlatırken gözümde canlandırıyordum. Bir an saçlarını düşündüm, kuruma ihtiyacı olacak kadar saçı varmış demek ki diye içimden geçirip güldüm.

Ama O benim güldüğümü fark etmedi, anlatmaya devam ediyordu. Bir de gözleri dalmıştı. Sanki o güne geri dönmek ister gibi bakıyordu.

‘çok ıslanmıştı ama gelmişti. Çay demlemiştim. Düşünebiliyor musun gelmişti. Bir insan neden gelir ki?’ dedi ve gitmek istediği andan bir anda çıkıp yanıma gelmişti.

Gözleri bu sefer bir cevap arıyor gibi bakıyordu. Ama doğru ‘bir insan niye gelir ki?’ dedim ben de kendime.

‘sen niye geldin?’ dedim. Çünkü bu tek taraflı bir eylem değil, gelmek tamamıyla iki kişilikti.

‘bekleyenin kaderi önce gelmekten geçer.’ Dedi. ‘ o halde o da mı bekliyor?’ dedim merakla.

‘hayır’ dedi ‘onun kaderinde beklemek yok, gelmek ve ama gelen değil o..’ dedi.

Beynim biraz yanmıştı ama O’na yardımcı olmayı istiyordum. Acı çekiyordu. Hemen duygularımdan sıyrılmam gerektiğini anladım.

Belki sadece içini boşaltmak istiyordu, belki hastaydı yani bu bekleme eylemi aslında çok da sağlıklı bir şey değildi.

Kendimi toparlamalıydım. Yardımcı olmak istiyorsam önce kalbimdeki sevgisinden uzaklaşıp ona hakkaniyetle ve adaletle bakmalıydım.

Yaşamış olduğu bu duyguya verdiği isim gerçek bir sevginin eseri mi? Yoksa hastalıklı bir ruh halinin ortaya çıkışı mı?

Düşüncelerimi böldü

‘gözleri var ya’ dedi, ‘gözlerinde ne ararsan onu bulursun. Ben yalçın kayalıkları, sarp dağları onun gözlerinde gördüm. Ayder yaylasını, tortum şelalelerini, Giresun kalesini, gün batımı, gün doğumunu, yeşili, maviyi, siyahı, Şems’i, Mevlana’yı, kitabı, kalemi hep onun gözlerinde gördüm.’

İnşallah bu insandır diye düşündüm. Ve bu sefer yardım etmek için gelen o merhametten ziyade, endişe ve kaygıyla dinlemeye başladım.

‘beni anlamadığını biliyorum’ dedi.

İç sesimi duydu zannettim, devam etti ‘anlamayacağını da biliyorum. Çünkü görmedin gözlerini.. Beni ne derin kuyulara attığını bilmiyorsun.’ Dedi.

Usulca doğruldu, ‘hadi git’ dedi ‘gelirse beni böyle kederli görmesin, çiçekli elbisemi giyeyim. Gelirse içi açılsın’ dedi.

Çok yazdım. Ama devam edeceğim :)