İzleyiciler

28 Ağustos 2020 Cuma

Bilmediğim Her Şey İçin Teşekkürler Allah'ım..

 


Çok şeyi bilmiyorum, ama bilmediğim her şeyi Allah biliyor ve hatta hiç bilmeyeceklerimi de..

Mesela bilmeme gerek olmayan; ruhuma, bedenime, gönlüme, aklıma, hayatıma artık ne olursa ona yaramayacak her şeyi Allah biliyor. Ama bunlar faydasız olduğu için değil, bana yaramayacak olduğu için bilmiyorum.. Ve Allah biliyor..

Ve çok şükür Rabb’im, benim Rabb’imsin.

Bilmediklerimle beni mükellef kılmadığın için teşekkür ederim.

Hiçbir şeyi bilmiyorken, beni sevdiğin için teşekkür ederim.

Ve yine bildikten sonra eksik bildiğimi bilmene rağmen beni sevdiğin için teşekkür ederim.

Allah’ım, sana bildiklerime amel etmediğimde de beni sevdiğin için her şeyden çok teşekkür ederim.

Sen’in gibi sevemedim affet ve en çok bunun için affet.

Çünkü en çok sevgide ve sevgisizlikte hissediyorum günahlarımı. Ve sanki en büyük günahım sevmediklerimde oluyor.

Severek günaha girilir mi? Bilmiyorum.

Rabb’im ben yine bilmiyorum.

Ve Sen bu bilmediklerimden dolayı beni suçlamıyor, sevmekten vazgeçmiyorsun.

Allah’ım benden hiç vazgeçmediğin için teşekkür ederim.

Bir süredir kendimle verdiğim bazı savaşlar var. Kimine göre saflıklar, aptallıklar belki de. Evet, ben de aptallık var. Bunu söylemekten gocunmuyorum.

Seviyorum da ama korkularım da var.

Ve Rabb’im korkan bütün parçalarımın

Ve Rabb’im bütünümün de Rabb’i .

Ve Allah kalpleri teselli edendir.

Ve Allah teselli edenlerin en güzelidir.

Kendimde bilmek için baskıladığım her şeyi an itibariyle özgür ve serbest bırakıyorum. Sizi bilmediğim için sizden değil, bilmek için zorladığım için kendimden özür diliyorum.

Bazı yolları yürümemeliyim ve bazı insanları sevmemeliyim.

Bazı insanları çok sevmeliyim ve bazıları sadece bazılarıdır bu kadarıyla yetinmeliyim.

Bütün beklentilerimi bir kenara bırakarak, ben bazı cümlelerin de insanı değilim. Örneğin, karıncayı incittiğini öğrendiğimden bu yana ‘bile’ kelimesini dağarcığımdan çıkarıp, alternatif tüm kelimeleri yerine koyarak vicdanımı huzura bırakabilirim. Ama o ‘bile’yi kullandığımda karıncanın incinmesinden Allah’a sığınırım.

Şimdi yine kendim için diliyorum; Allah’ım, kimseye yük olmadan, kimseyi incitip kırmadan, kimsenin yolundaki taş, ayağındaki zincir, boğazındaki düğüm, sırtındaki iz, gönlündeki yara olmadan al beni bu dünyadan.

Ki özgür kalayım bütün bu ağırlıklardan.

Evet, bugün 28 Ağustos 20 günü, doğum günümden tam bir gün önce bilmediklerimi bilen Allah’a hamd olsun yeniden.

Ve bilmek için çabaladıklarım arasında kalbime yaramayacak şeyleri aklımdan, işime yaramayacak şeyleri hanemden azad ediyorum.

Merhaba ben.

Ve teşekkürler Allah’ım..

25 Ağustos 2020 Salı

Günaydın Kendim..

Kendimi bir rüyadan uyandırdım bugün.. 

Rüyamı yaşamak için rüyamdan uyandım ve yine rüyamdan kurtulmak için uyandırdım kendimi.

Uyurken farkında değildim uyuduğumun, ama rüyalarım öyle değildi; istediğimde uyanabilecek iradeye sahiptim. 

Demek ki rüya uykunun bir parçası değildi her zaman.. Ya da benim rüyalarım hep uykularıma ait değildi. 

Rüyamda korkularımı ve sevinçlerimi aynı kabın içerisinde bana göz kırparken ve tebessüm ederken gördüm.

Korkularımın tebessümü tüylerimi ürpertirken sevecen gözleriyle pırıl pırıl bir şekilde merhametli sevinçlerin göz kırpması ellerimi ısıttı..

Oysa çok üşümüştüm uyumadan önce..

Ayaklarımı birbirine sarılı halde bırakmıştım bu yüzden, ama uyandığımda kan ter içerisindeydim..

Ve çok üşürüm ben her zaman..

Korkularımı anlatırken tek kelimelik betimleler kullanmam da korkularımdan korkmak mı bilmiyorum..  

Peki, bir rüyayı en tatlı yerinde bölerek beni oradan çıkaran korkularımın ismi ne?

Mesela neden üşümelerim korkularımdan besleniyor?

Korkmanın kendisi de korkunç mu?

İnsan korktuklarıyla imtihan edilirmiş, ama yeni bir insanı tanımanın imtihanı sürekli yenilerle tanışmak mı?

Biliyorum, kalp Allah’ın haremi, biliyorum Allah kendi haremini korur.

Biliyorum kalbin sakinleri öyle alelade, sıradan şeyler değildir.

Ama aklım?

Onu nasıl koruyacağım?

Kalbim aklımı koruyamaz mısın?

Mesela bir insandan kendimi nasıl koruyacağım?

Allah’ım dost edinmek istemiyorum demiyorum, ancak bu dostluk suretindeki düşmanlıklardan nasıl korunacağım?

Ben bir parça aptalımdır.

İnanırım.. hem de öyle çabuk ve öyle kolay..

Meraksızlığım da benden başka herkesin derdidir.

İnanırken de çok kimseyi sorgulamam.

Belki de aptallığımın gıdası da bu aşırı meraksızlığımdır.

Ve rüyamda tam bu korkular bana tebessüm ederken, bir suyun karşısında suretimi gördüm..

Tabirlemediğim rüyamı, sohbetlerimin bilinçaltındaki canlanması diye yordum.

Bir insanı sevmek, ona güvenmek belki yaş aldıkça insana daha ağır geliyor.

Ve Allah biliyor birkaç gün sonra biraz daha büyüyecek ve ömrümden 1 yaş daha alacağım..

Ve belki bu yüzden yeni dostluklara karşı taassup ehli oldum ve geleneksel, kemikleşmiş dostluklarda kalma tutkusundayım..

Ve ben şimdi bu yazıyı öyle pat diye bitirmek istiyorum.

Tıpkı gece yarısı kendimi uyandırdığım rüyamdaki gibi..

Tam bu yüzden akşam olmak üzereyken Günaydın kendim.. 

9 Ağustos 2020 Pazar

Bu Bir Yolculuktu..


Bir yola çıktık birkaç kişi. Hüseyin Rahmi Gürpınar, Michel de Montaigne, Fatıma Tebrize ve Sema Nur yani ben..

Birkaç da görünmeyenler vardı aramızda, aklımızda, kalbimizde, valize koyup getirmek istediğimizde, gülüşümüzde, bakışımızda, hatırımızda, hasretimizde ama en çok kalbimizde.. en çok kalbimizde..

Ve bu bir yolculuktu, tepeden tırnağa bir yolculuktu..

Seyir halindeyken yolda, güne bakan çiçeklerinin güneşten yüz çevirdiğini, hiçbir ağacın olmadığı yerde bulutların gölgelik ettiğini gördüm..

Bu bir yolculuktu işte bundan çok belliydi. İçe ve dışa hem de..

Tanıdığım, ama hakikatle tanıdığım günden bu yana Fatıma'da ruhumun bir parçasının olduğuna inanmışımdır..

Bu yolculuk parçaların bir araya gelmesi anlamına da geliyordu bu yüzden.

İşte bir yolculuk delili daha.. Vallahi yolculuktu..

Hem sonra, yol uzun, gece ve gündüz süren bir yoldu, ama baştan ayağa yolculuktu..

Kendimle alakalı bir keşif, kendime dönüş yolculuğumdu belki de..

Hem belki hayatımın merkezinde kalmanın niyeti ya da yeni başlangıçlara Besmele çekme yoluydu kim bilir?

Aklımın iplerini kalbimin kuyularına atıp, akıl ve mantık zindanlarından kalp hükumetlerine seferdi..

Bu bir seferdi..

Han da, yol da, yolcu da, hancı da..

Gün de, güneş de, gece de, ay da..

Şiir de, şair de, kağıt da, kalem de..

Hepsinin ama en çok güneşten yüz çeviren güne bakan çiçeklerinin üzerine yemin ederim bu bir yolculuktu..

'Neden güneşten yüz çevirdiniz?' dedim güne bakanlara.. biri hariç hepsi sustu.. 'Sevgili'ye naz Aşk'tandır' dedi o da sol omzunu silkerek..

Ve bu sözü heybeme koyup dağlara doğru giderken bir daha yakiyn ettim; bu bir yolculuktu..

7 Ağustos 2020 Cuma

Ey Aşk.. Ey Ateş



Bir ateşte iki Aşk yanar mı?

Bir Aşk'ta iki ateş olur mu?

Nasıl olur bu iş?

Derler ki ateşin tabiatındadır; eritir, yakar, ikiyi bir, biri hiç eder..

İki gönül tek ateşte mayalanırsa, iki yürek bir Aşk'a gebeyse; o ateş tüm ikilikleri teke çevirir..

Yine derler ki ateş temizler, siyahı siler, pak eder.. Rahmet'in bir tecellisidir ateş.. 

Bir gönül Aşk'a meyl edince evvela ateşte terbiye edilir..

O yangın, o gönlü gül bahçesine çeviren bir başlangıçtır..

Ve yine derler ki, aslında iki gönlün niyeti de bir sevdaya dem tutmaktır..

O sevdanın ateşinde ikiyi bir yapmaktır. Aşk iki gönülde can bulmuştur. Biri diğerinden daha az ya da daha fazla değildir. 

Aşk'ta adalet vardır..

Ve Allah Aşk'ı yarattı.. sonra da hemen ardından kalplere üfledi..

Ve Allah en çok Aşk'ı yarattı.. sonra kendi makamında Aşk'a yer açtı..

Aşk'ın değirmeni de ateş oldu..

Ve Ey ateş..

Merhamet etme sakın.. iyice düş sineler üzere. Düş ki yanan sineler  Yar'in ayrılığında ağıtlar okusun.. okusun da ikililten birliğe yol alsın..

Ey ateş,

Ey Aşk..