İzleyiciler

4 Ağustos 2023 Cuma

Uzun Bir Aradan Sonra..

 


Yazmak için sayfayı açtığımda Konfüçyüs ve Paulo Coelho’nun kitapları çarptı gözüme. Gözüm bir tık yana gittiğinde ise Jane Austen göz kırptı ve aklıma Nurgül geldi. Bu kitaba birlikte başladık ve birlikte bitiremedik.

Arabesk bir cümle söylemek gerekirse, biz daha neleri bitiremedik. Hayat bizi bir kitabı da bitiremeyecek kadar yormuşsa, üstümüze toprak atın. Bu satırı Nurgül okuduğunda gülecek eminim bu arada.

Son yazımın ikincisini yazmayı bekliyordum, lakin beklediğim gibi olmadı. Baktım onu beklediğim için hiçbir şey yazmıyorum. Üstüme iyilik sağlık ayol dedim. İçimdekiler içimde çok kalınca baş dönmesi yapmaya başladı.

Çok konuşmak isteyip konuşamayanlar, söyleyip anlaşılmayanlar, söyledikleri boğazına düğüm olanlar bilir. Bütün bunlar mecaz gibi görünse de insanda fiziksel sorun ve sıkıntılara sebep oluyor. Yani ruh bir yerde ben bu bedendeyim diye inceden insanı dürtüyor.

Mesela ben bir kere söylemek istediklerimi söyleyemediğim için boğazlarımda enfeksiyon oldu. Sonra söyledim geçti. Garip bir deneyimdi.

Neyse şimdi bunlardan bahsetmek istemiyorum.

Gözyaşıyla ilgili fark ettiğim bir şey oldu. Onu söylemek sonra da sessizce buradan uzaklaşmak istiyorum.

İnsanın ne için ağladığı yüzünü, gözünü değiştiriyor. Şimdi burada ruhani bir hava da estirmek istemem ya da neden istemeyim aman sanki ulusa sesleniyorum.

Evet ey insanlar!

İnsan günahlarından ötürü pişmanlık gözyaşı döktüğünde, mutlu olduğu bir an sevgiyle gözünden yaş aktığında bu insanın gözünde parlaklığa; yüzünde nura sebep olabiliyor.

Fakat kederden, gamdan, acı ve üzüntüden ağlayan insanın beti benzi atıyor. Gözünün feri kaçıyor, yüzünün rengi soluyor.

Her şey bu kadar hassasken..

Cümleyi tamamlayamadım yemin ederim.

Bunu fark ettiğimden beri her ağladığımda aynaya daha çok bakar oldum. Ve kendi söylediklerimin, fark ettiklerimin sağlamasını kendimde gördüm.

Evet, hiçbiri için madalya almadım.

Ama kimse bir bardak çay içmeme de engel olmadı.

Geçenlere dertlerimi soranlar olmuş. Soranlara selamları var.

 

11 yorum:

  1. Hayatımızın çoğu beklemekle geçiyor farkında mısınız? Bir ömrü böyle tüketiyoruz. Üstelik bir yer var biliyorum her şeyi söylemek mümkün diyen şairin aksine ben diyebilirim ki bir yer var biliyorum hiçbir şey söylemek mümkün değil. O yere varmadan insan söylemek istediği her şeyi söylemeli. Sözü dahi edilememiş sevdalar, yarım kalan ayrılık konuşmaları, hiç yürünmemiş yollar.. Konuşmanın hakkaniyet sınırını aştığı yere varmadan insan söyleyeceği her şeyi söylemeli. Ne mutlu ki size siz söyleyip enfeksiyondan kurtulmuşsunuz. Ya söyleyecek fırsatı artık elde edemeyecek olanlar! Onlar ne yapsın? Tarih boyunca bu tür insanlar ne yapmışlar boğazlarına düğümlenen sözleri? Kuyuya dert anlatanlar onlar mıydı yoksa? Kuyunun kanamasından korkmadan. Oysa ben hala kınanmaktan korkuyorum. Bir kuyuya anlatacak olsam ilk söyleyeceğim şey şu olurdu; beklediğin gibi biri olamadığım için beni bağışla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kınanmaktan korkmuyorsunuz, korksanız o son cümleyi tek noktayla yazmazdınız.
      İnsan beklemektir belki de bilemiyorum. Eğer yazmak istesem içine bir şeyler yükler sonra yazarım sanırım. Fakat şu an sadece şey demek istiyorum; insan anlaşılmadığını idrak ettiğinde, gerçekten artık ne derse desin onu anlayan kimse olmuyorsa, sözlerini kesiyor. Susmak değil bu. Boğazınız bir cellat dilinize düşmeden kelimelerin tek tek boynunu vuruyor. Çünkü susmak insanın canını acıtmaz. Ama kesince öyle olmuyor.
      Konuşmanın da çok faydası yok. Konuşunca da acıyor da neyse.
      Yorumunuzla çok alakalı bir yanıt olmadı sanırım. Galiba yeni bir yazı yazmalıyım :)

      Sil
  2. Korkuyorum da bugün burada değil.

    Son zamanlarda biraz fazla arabesk takılıyorum sanırım. Bunda çoğu zaman gece yazıyor olmanın etkisi fazla. Hakkaten gece insan neden böyle triplere giriyor 😊. Mesela şu an sabahın erken saatleri olduğu için düz bir pencereden bakıyorum hayata. Garip varlıklarız :) Neyse hazır erken kalkmışken gidip çayı asayım bari, malum çay önemli :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun yıllar günü sadece gece için bitirdim. Uyku problemim vardır mesela. Geceyi hep gündüzden çok sevmişimdir. Hakikatimi sanki gece açığa çıkarır. Ay ışığında kitap okumuşluğum, güneş doğarken bir anda kuşların ötüşünü beklemişimdir. Her ne kadar şartlar değişse de; bazı alışkanlıklarım değişmez. Geceyle dostluğumuz yıllara dayanır. Peki, neden bundan bahsettim biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Çünkü bahsetmek istedim :) Günaydın Gece'm diyebilmek için tespih çeker gibi saat çekeriz biz. (Biz; ben, keyfim ve kahyası)
      Aynı düz pencereden gece baktığınızda ne düşünüyorsunuz?
      Çay önemli biri, bunu söylememe gerek yok diye düşünüyorum :)

      Sil
  3. Bu soruya ancak gece cevap verebilirim, gece olmasını bekleyeyim 😊

    YanıtlaSil
  4. Aynı pencereden gece bakınca fazlasıyla melankoli, romantizm ve hüzün kaplıyor gönlümü. Belki de dediğiniz gibi insanın hakikatini ortaya çıkarıyordur gece gündüzün keşmekeşinden kurtulunca insan. Gece demişken, bir kaç hafta önceydi yılların hasretine merhem olacak bir geceye şahit oldum. Gökten inen bir armağandı sanki. Öyle ki o gecenin güzelliğine göz yaşlarım da şahitlik etmek için can attı adeta. Şimdi bunları niye anlattım? Anlatmak istedim. İşte gecenin meselesi de bu, insanın gece anlatası geliyor :) Aynı pencereden gece bakınca görünenler bunlar :)

    Bu arada duyduğuma göre tersiniz fenaymış, öyle mi gerçekten? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son cümlenize biraz canım sıkıldı. Beni tanımadığınızı düşünüyordum. Hakkımda bilgi edinmeniz biraz sanki büyüsü bozulmuş gibi hissettirdi.

      Bir yerde okumuştum, 'Çünkü hep gece yaşanır hayatlar, gece yapılır gözyaşı ile tövbeler, ıslatılır seccadeler, kaleme dökülür sırlar. Gece, gizemdir örtüye bürünmüş. Sırlarla dolu..
      Bir sırdır gece kulağa fısıldanılan, bir yardır gece omzuna yaslanılan. Bir rüyadır hiç olmadığı kadar gerçek. Hem geçmiş vardır içinde, hem de gelecek. An’dır, geçmişi ve geleceği bir çırpıda silecek…
      Geceleyin dünyanın insana daha çekici gelmesinin ardında bir hikmet olmalı. Aynı mekâna bu cazibeyi yükleyen dünya ile insan ruhu arasında bir çekicilik ekleyen gece, yürüdükçe açılan bir yol olur.
      İnsan farkına varırsa, gecenin esrarı içindeki yürüyüş aslında insanın içine, ruhuna doğru bir yürüyüştür. İnsan da en fazlasıyla gece kadar esrarlı meçhul bir yaratıktır. Gece olunca insan, ruhu ile arasındaki dünyevî engellerden mümkün olduğu kadar sıyrılmakta ve yüreğinin sesini dinleyebilmektedir. Gece ki, her yönüyle insandaki duyarlılığın arttığı bir zamandır..' diyordu..

      Sil
  5. Benim de iki sebepten ilk cümlenize canım sıkıldı. Birincisi her ne şekilde olursa olsun canınızı sıkmış olmam. İkincisi de sizi tanımadığımı düşünmeniz(Bence yazılar bir insanı tanımak için yeterince done içerir.) Endişe etmenize gerek yok tahmin ettiğiniz üzere şahsen sizi tanımıyorum.Tersinizin fena olmasına dair yorumum tamamen bazı yazılarınızdan çıkardığım bir sonuçtu( Tabi ifade ederken duyduğuma göre dediğim için öyle düşünmekte haklısınız). Çıkarımımda haklı mıyım ondan bile emin değilim. Siz de pek renk vermediniz bu konuda ama buradan yola çıkarak sizi tanıdığımı düşünmeniz tahminimde haklı olduğumu gösteriyor sanırım :)

    Yeri gelmişken ben de ne zamandır sormak istediğim bir şeyi sorayım. Siz beni ne kadar tanıyorsunuz? Ya da şöyle sorayım, Zeyneb’e anlatacak olsanız nasıl biri olduğumdan bahsederdiniz? ( Bu soruyu da gecenin hatrına soruyorum, gündüz sormaya cesaret edemezdim :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mesela hangi yazılar tersimle ilgili bir çıkarım yapmanıza sebep oldu? :) Kendimle ilgili şöyle bir şey söyleyebilirim; birini sevip sevmediğim bellidir benim. Her zaman anlaşılır. Yüzüne baktığımda ya da bakmadığımda metrelerce ötede de olsanız anlarsınız. Ancak öfke, kızgınlık, kırgınlık, acı, keder gibi duyguları pek göremeyebilirsiniz. En sakin olduğum an, en sinirli olduğum zamandır. En çok güldüğüm zaman, en çok acı çektiğim zamandır.
      Sizi tanımıyorum, merak da etmediğimi daha önce söylemiştim. Yorumlarınızı Zeyneb'e okuduğum için sizden ekstra bahsetmeme gerek olmuyor. Sizinle alakalı en fazla ise üslubunuz ve dikkatiniz noktasında bahsetmişsem bahsetmişimdir :)

      Sil
  6. Direkt olarak şu yazınız diyemem ama bir kaç yıldır yazılarınızı takip ettiğim üzere edindiğim intiba buydu.(Bakın ben sorunuza nasıl direkt cevap veriyorum - Yazının ilerleyen bölümlerinden bunu neden belirttiğimi anlayacaksınız :))

    İnsanlara karşı hisleriniz bu kadar net anlaşılıyorsa seveniniz olduğu kadar sevmeyeninizin olduğunu da söyleyebiliriz. Özellikle hemcinsleriniz arasında :) Öyle zannediyorum ki arkadaş olması pek kolay biri değilsiniz ama dostlarınız için gerekirse çiğ tavuk bile yersiniz :)

    Duyguları kendi içinizde yaşayış şekliniz beni şaşırttı açıkcası. Yani bunu başarabilmek oldukça zor. Sorunlarla baş etme yöntemi olarak eskiden kalma bir alışkanlık olabilir belki ama duygularımızı bu derece bastırıp tersi yönde aksiyon almak ruh sağlığımız açısından her zaman iyi sonuç vermeyebilir. Duygularımızı bastırırken oluşturduğumuz etki, duygu durumumuzda beklenmedik zamanlarda beklenmedik sonuçlar doğurabilir. (Sebepsiz ağlama krizleri ya da boğaz enfeksiyonları gibi :))

    Ayrıca belli konularda oldukça zıt karakterlerde olduğumuzu da söylemeden geçemeyeceğim :) Sorulara direkt cevap vermeyişiniz sinir bozucu :) Ne diyelim her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır :)

    Yorumları başka bir arkadaşınıza okumanız da ilginçmiş :) Yani bir arkadaşımın gelip de blogunda yazdığı yazılara gelen yorumları bana okusa ne tepki verirdim bilemiyorum :) Yine cevap vermezsiniz muhtemelen ama ben yine sizin aksinize meraklı biri olarak, yorumları Zeyneb'e okuduğunuzda verdiği tepkileri ve bahsetmişseniz! eğer üslubum ve dikkatimle ilgili neler anlattığınızı sormadan edemeyeceğim :)

    Farkettim de yazının her yeri tebessümle dolmuş, neyse bu da böyle bir yorum olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söze hep sondan başlayan biri olarak; bilmiyorum Müslüman mısınız, fakat İslam'da tebessüm sadakadır. İnsanı olarak da verildiğinde ve alındığında kimseyi eksiltmez, mutsuz etmez. Diş macunu reklamı gibi olacak ama sağlıklı gülüşler dilerim.

      Her şeyini Zeyneb'e söyleyen bir insan olarak, sizce gelen yorumları ona okumam abes mi? Bence değil, ama yine de siz bilirsiniz.

      Yine yazının dışına çıktığımız bir gündeyiz. Ben de geçen yolda karga gördüm gak dedi. İlk defa yakından ötüşüne şahit oldum. Yanına yaklaşınca da kaçmadı. Bu da ilginçti. Ya da bana göre ilginçtir, kargalar belki hep böyledir, ben tanımıyorumdur.

      Oldum olası bir insanın herkes tarafından sevilmesi samimi gelmemiştir. Hem doğru hem yanlış aynı yerde olmaz. Sevilmek ya da sevilmemek davasını hiç gütmedim açıkçası. Ama doğru bir tespit. Her iki paragrafta da.

      Yıllar önce bir hadis okumuştum; 'mu'min akıllıdır, hüznü kalbinde sevinci yüzünde yaşar.' diye bu düsturdan çok yola çıktım ama kendimi hep yarı yolda bırakmışım. Yani bende zıtlıklar olarak peyda oluvermiş. Bu da kişisel başarısızlığımdır, kimse sorumlu değildir.

      Başa doğru geldim ve bence çok konuştum ama son cümlelerinize dikkat çekeyim, Zeyneb'e okuduğumda beni sadece dinler :)

      Sil