İzleyiciler

16 Haziran 2020 Salı

Gidenler Bi Zahmet Gitsinler..



‘Gidiyorum’ diyorsun, sonra arkana bakıyorsun, bir süre sonra ters ters yürümeye başlıyorsun ve sonra gittiğin yoldan tıpış tıpış geri dönüyorsun..

Bu nasıl gitmek, gitmek denilen şeyin çoğu kalmak mı?

Bir insanın gönlünde yer edindiyseniz oranın en güzel sakini olun. Çünkü her gönül kutsaldır. Ve gönlün dili, dini, ırkı, mezhebi yoktur.

Yani Mevlana’nın dediği gibi, ‘gönül bu yol geçen hanı değil dergahtır, öyle paldır küldür girilip çıkılmaz günahtır.’

Öyle hadi merhaba ben geldim, hadi ben gidiyorum kuralları gelme ve gitme işini ayaklarıyla yapan kalpsizlerin harcı bence.

Şu an çok bilendim, farkındayım. Ama nasıl bilenmeyim ki? Bu nasıl gitmek?

Bir yerden gittiyseniz eğer, yani bunu göze aldıysanız yok olmayı göze almalısınız. Gitmek yok olmak olmalı.

Gidişler içinde gelişleri barındırmamalı. Ne bu oyun mu oynuyoruz?

İnsanların ruhunu, kalbini azad edin gelme ihtimallerinizden.

Oldum olası hep gelişler korkutmuştur beni. Ve bir kere giden bunu adet edinmiştir.

Oysa ne gerek var?

Bu zulüm değil mi?

Tam yokluğuna alıştığınız, öğrendiğiniz ve varlığını istemediğiniz biri ruhunuzun eteklerinden, paçasından yapışınca hoş mu oluyor yani?

Gidiyorsanız doğru düzgün gidin. Her şeyinizi de alın götürün. Kimse sizin hayatınızın kırıntılarıyla şükretmek zorunda değil.

Her insan özgürdür. Kimseyi yolumu gözlesin diye bırakmayın. Bu bencillik çünkü.

Yeter da.

Yeter.

Ya defolup gidin, ya da kırın dizinizi oturun.

Kendinizi de çok önemsemeyin, kimse çok önemli değildir. Tezer Özlü ablamız ne demiş ‘herkes herkessiz yaşar, kimse kendini oksijen zannetmesin.’

Ben de dahil, kimse yokluğumuzdan ölmez, kimse bir diğerinin yokluğundan ölmez. Doğru ayrılık acı ve hasret çok ağır, ama gönül bütün bunların üstünde. Acıyı da siler, hasreti de bastırır.

O zaman ben gidip biraz kum torbası yumruklayım.


1 yorum: