Her zamankinden farklı olsun istedim. Hani içimdekileri
yazacaktım ya, işte içim sadece hüzün ve kederle dolu da yazıklarım bir tek
acılara ayna oluyormuş hissine kapıldım bir süredir. Oysa öyle değil, dertler
var eyvallah ama insan var olan sıkıntılarla da yol alabiliyor. Yani karamsarlığı
streçleyip hayatı iteklemenin anlamı yok. Hayatı yaşamaya bakmak lazım.
Bütün
bu düşündüklerime rağmen eğlense de, neşeli de olsa insan yazmak için kaleme
eli değdiği an sanki damarlarından kan akıyor kâğıda. Bu da garip hatta biraz
arabesk bir örnek oldu o da ayrı tabii.
Ne diyorduk,
gülmek lazım. Her şeye ve her şeye rağmen gülebilmek lazım. Eğreti, sığ bir
kahkaha değil kastım, söylemek istediğim böyle içi dolu, sıcacık bir gülümseme.
İhtiyacımız var çünkü bu samimiyete. Şöyle dönüp baktım bugün etrafıma, yolda
yürürken insanlara, yaşadığım ev içinde aileme, kardeşlerime, arkadaşlarıma. İhtiyaç
duydukları ve içlerini boşaltmak istedikleri alanlara. Herkesin ihtiyacı
diğerininkinden farklı doğru, ama her insan ihtiyacını başkasını incitmeden
giderebiliyor mesela. Bu önemli bir detay benim için. Ve gülmek. Bu çok önemli.
Bugün
örneğin, bence güzel bir olay oldu. Diğer birçok olumsuz belki daha büyük
negatif duygular yükleyen olayların yanında, narin, naif, latif bir olay. Yıllardır
görüştüğüm, gönülden sevdiğim, aziz bildiğim bir dostum kendi öğrencisinin
sesinden sevdiğim bir parçayı benimle paylaştı. Yoldaydım, yürüyordum, bir an
bildirim gelince telefonuma baktım. Öyle çok heyecanlanmadım, ama paylaşımı
gördüğümde yolun ortasında durdum, kendime kendimce sessiz olan bir yere geçtim
kulaklıklarım kulağımdaydı zaten açtım dinledim. Normalde hüzünlü bir parça
olmasına rağmen içimi inanılmaz güzel ve sevinçle doldurdu. Gerçekten bunun
sebebi ne bilmiyorum. Ama hala hatırladıkça mutlu oluyorum.
Bir fıkra,
bir karikatür yahut komik bir olay değildi. Ama kocaman bir gülümseme ile o an
üzerimde olan bütün olumsuz negatif ne varsa hepsini o sokağın kenarında rüzgâra
bıraktım. Hatta rüzgâra da değil, bir an da hepsi uçtu ama birine gidip
konmayacak şekilde. Sanki yok oldu.
Sonra
durdum düşündüm. Kim bilir gün içinde bu güzel hadiselerle ne kadar çok
karşılaşıyorum ve ne kadar azına teveccüh ediyorum bilmiyorum. Evet, içim huzur
dolu, hatta eğer bu yazıyı Nergis okuyorsa eğer hani geçen mutluluk hakkında
sohbet etmiştik ya, sohbetten ziyade birkaç kelime konuşmuş sonra uzun uzun
susmuştuk. Nergis ben bugün bu duygu ile çok yakındım mutluluğa.
Gökyüzü hep başımın
üstündeymiş, çoğu zaman unutsam da, bazen gözlerimi bulutlara dikmem, yağmuru
kucaklamam lazımmış. İlla gülmek için garip bahaneler aramamalı, bunun yerine
kocaman kocaman tebessümler edebilmek için gözlüklerimdeki karanlığı silmem
lazımmış.
Bir süredir güneşe sırtımı
dönmüş gibiydim. Sadece gölgem ve ben vardı. Bakamasam da, her gördüğümde hapşırsam
da, güneşe dönmek için adım attım bugün.
Teşekkürler koca gönüllü
dostum ve onun kadife sesli öğrencisi. J
sizi seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder