Sonra bir gün bir müziği yine ezberimde tutmam gerekiyor
gibi defalarca dinledim. Biliyorum, o içimde bir yere dokunmuştu.
Ben böyleyim ama..
Bir şeyler gönlüme değince onu ezberliyorum. Sesin de
böyleydi mesela.
Duymasa da kulaklarım sesini tanırım ben senin..
Sonra derken bir gün kalbim ağrıdı
Bir gün yoruldu kalbim
Bu kalbim başıma iş açtı mesela.
Senden önce olmayan dertlerim peyda oldu birden. Seni sevmek,
özlemek belki içimde büyüttüğüm bir düştü. Sonra ben o düşten düştüm.
Bu düşmeden sonra Adem’in değil, Havva’nın düşüşünü de
ezberledim. Ama yine de başımı kaldırıp gökyüzüne sükunetle bakamadım.
Ah sen benim kalp ağrım.
Sanki ruhuma açılmış, ah sen benim yara izim..
Bütün yollar da senin gidişini ezberlemişler. Tüm dileğim
beni bu gelişlerden azad etmen..
Şairin de dediği gibi, ‘ya topla yaralı kırlangıçları ya da
bu vefasız şarkıyı sona erdir.’
- -İnsan kalbinden şikayet eder mi Sema?
-
Ah bilmiyorsunuz, şikayetim kalbimden değil..
- - O halde nedir bu halin? Ne olmuş olabilir sana?
-
Kırıldım.
- -İlk defa mı?
-
Hayır, belki de hepsini toplayıp şimdi
kırılmışımdır..
- - Yine de şikayet mi etmeli insan? Muhakkak bu
imtihandan senin faydana bir kazanç elde edeceksin..
-
Biliyorum, ama..
- -Ama’lar sıkıntılı cümlelerdir biliyorsun değil
mi? İnsan ama’dan öncesine saklanarak ama diye başladığı yerden sonra hakikati
izhar eder..
-
Biliyorum, nolur bi şey olsun, olsun da bütün bu
kırgınlığımı yele vereyim..
Derken derken iç hesaplamaların da bir sonu olmadığını ve
onları da ezberlediğimi anladım.
Senden önce gitmenin korkusunu yaşamıyordum,
Şiirler bıçak gibi delmiyordu yüreğimi..
Ah ne kadar arabesk..
En iyisi dizlerini iyice kendine çekip tüm sancıları
bastırarak milyonlarca kitap okuyup, yüksek sesle şarkı söylemektir belki de..
O zaman ben gidip çay içeyim.
Herkese benden çay, Şakir’e de..