İzleyiciler

10 Eylül 2025 Çarşamba

Anlayamıyoruz Albayım..

 


Geçen haftaydı, hatta çok geçmedi de neyse biz haftayı Pazar günü ile bitiren insanlar olarak, yarım geçen hafta diyelim.

Bir şarkı dinledim. Hayatımda hiçbir şarkı beni o kadar kötü yapmamıştı. Dizlerim titredi. Elimle kapatıp ağzımı ağlamaya başladım. Hayatımda ilk defa bir şarkı bana haram oldu.

Evet, diğerleri helaldi.

Gelelim bugüne, o günden bir eser kalmadı geriye. Aynı şarkı da beni değil Hatice ablayı etki altına almaya başladı zaten. O gün ne olduysa oldu ve o günden sonra hiçbir şey bir daha öyle olmadı.

Ya aklımı ya kalbimi kaybettim. Bir şey düştü biliyorum, bir şey koptu farkındayım. Yani bir şeyler oldu ama göreceğiz ne olmuş ne bitmiş.

Kim varmış, kim yokmuş.

Eğer bu yazıyı o gün yazsaydım Nurgül ağlardı ve ablam da. Fakat şimdi en azından ağlamadan geçirebileceğiz.

Şöyle söylemek isterim, kimse ağlamasın diye o gün çok ağladım. Bu fedakârlık mıydı bilmiyorum. Fakat asla ama asla yeryüzünde kimse öyle ağlamamalı. Bu acilen yasaklanmalı. Anayasaya falan girmeli çok acilinden.

Öyle ağlamak hukukta değil sadece, şeriatta da yasaklanmalı. O ne be öyle ağlanır mı tövbe estağfurullah.

Neyse ay konumuz sanki buymuş gibi ne uzattım da uzattım.

Her sözün her yerde ve her şeyin herkese söylenmemesi gerektiğini aklı başında olan herkes biliyordur.

Bu da bilmece gibi oldu. Fakat anlayanlar çıkacaktır. Çünkü her söz de aslında herkese hitap etmez.. Mesela anonim kesin anlayacaktır. Ve yüksek ihtimalle de kimseye anlatmayacaktır.

Onunla aynı eşekten düşmüş olma ihtimalimiz dahi var zira.

Sonra haram olan o şarkı şimdi helal oldu. Hayyam’a bağladık durup dururken iyi mi?

O gün not defterime bağzı notlar aldım. Derin notlar değildi fakat içi hüzün doluydu. Ve bugün aynı yerde, aynı notları yazdığım yerde oturuyor olmama rağmen kilometrelerce uzağındayım.

Hem o duyguların, hem o hüznün, hem o yasın, hem öz Sema’nın, hem o sözlerin..

Uzağındayım. Çok uzağındayım.

Bu durumdan şikâyetçi değilim. Hatta bu durum o halden çok daha iyi.

Zeyneb bana giderken kendimi derin dondurucuya atmam gerektiğini söylemişti. Onu dinlemedim diye oluyor bunların hepsi. Aslında ben dinlemiştim ama başkaları dinlememiş galiba. Çünkü Zeyneb bu toprakları terk eder etmez, düşman gibi, alacaklı gibi, katil gibi saldırdılar.

Aradan sağ çıktıkça ‘ben de insanım’ deme fırsatım oldu bir iki kere fakat sanırım çok ciddiye alınmadım.

Şimdi ne oldu?

Kalan sağlar kiminle kaldı?

Ben neredeyim?

İyi miyim, yoksa kötü müyüm? Hiçbir şey bilmiyorum. İlk insanları anlamak üzereyim. Kimsenin hiçbir şey bilmediği noktadayım.

Her şey de noktayla başlamıştı değil mi?

Ah ulan insanoğlu, düşecek yer mi bulamadın da bir noktanın peşine bizi yeryüzüne attın?

Arkadaşlar bilmenizi istediğim bir mesele daha var, hiçbirinizi Ali Şeriati gibi rahatsız etmeye gelmedim fakat ben de Adem’le aynı cennetten düştüm.

Sizin bilmediğiniz yerlerde, aynı sancıyı yaşadım. İşin kötü tarafı ben peygamber de değildim.

Ve şu an gerçekten o kadar çok bilmiyorum ki, duygularımı mı maskeliyorum yoksa düşerken onlar da ağaçların dallarına mı takıldı.. hiç bilmiyorum..

Kübra’cığım bu yazıyı okuduğunda hiçbir şey anlamayacaksın biliyorum. Ama yemin ederim bu sefer ben de anlamıyorum. Yani mesele seninle alakalı değil, yazsam da benimle de çok alakası yok gibi.

Yine de iyiyiz. İyi olacağız. Masume öyle dedi, Cuma günü görmüştü beni. Ağlayamadığı için dişini sıkmıştı. Gözleri doldu fakat akmadı. Biliyorum, çünkü onun gözyaşlarını içimde hissettim. Buna da hakkım yoktu. Neden Masume’yi o kadar üzdüm ki?

La havle ya sinirlendim yine.

Velhasılı kelam, çay var, yola devam. Şarkılar da nasıl güzel :) 

bay

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder