Milyonlarca insan ve milyonlarca kelimenin, cümlenin hatta
noktalama işaretlerinin olduğu bir dünyada iki insanın aynı cümleyi söylemesini..
Ne bileyim, açıklayamıyorum.
Sonra birbiriyle alakası olmayan insanların aynı duygularla
birbirlerine bakmaları falan, ilginç geliyor. Her iki anlamda da, sevmek ve
nefret etmek..
Hani göz göze geldiğinde bütün derdini anlatmanın ne demek
olduğunu biliyorum, tek kelime çıkmadan ağızdan, anlaşabilmeyi mesela..
Ama hiç görmeden, hiç konuşmadan, sesini duymadan, gülüşünü
görmeden sonra gözlerindeki manayı tartmadan, ölçüp biçmeden..
Nasıl oluyor açıklayamıyorum..
Hiç görmediğin birini yağmurda iliklerine kadar ıslanmış
gibi tüm zerresiyle hissetmenin bir ismi olmalı oysa..
Bu hissi karşılayan bir kelime?
Düşünüyorum,
Düşünüyorum
Ben bilmiyorum, bulamıyorum.
Ama bu duyguyu karşılayan bir kelime icat edilmeli artık
bence.
Şey vardı, neydi o kadının adı? Şu an başka bir müzik
dinlediğim için aklım o kadını bulamıyor.
Dur bulacağım..
Heh buldum, Gülay..
‘Kalanların Ardından’
adında bir şarkısı var, bir yerinde şey diyor ‘sürmeden yüzümü ben sana uzaktan
iman ederim’
Bu şarkıyı dinlediğimde 16 yaşında falandım. Bu kelime o
zaman da ağırıma gitmişti, şimdi de ağırıma gidiyor.
Bu cümleyi kurmak için kaç fırın ateş tüketmesi lazım
insanın? Bilmiyorum..
Bir gün belki, bir gün ateşten de bahsederim..
Ama şimdilik, zihnim yeşil defterimde olduğu sürece hatta..
Söylemek istediklerim bu kadar..
Büyüklerin ellerinden, çocukların yanaklarından öperim..
Böyle güzel yazabilmesi için insanın kaç fırın ekmek yemesi lazım onu da ben bilmiyorum
YanıtlaSilİnsan böyle güzel yazmak için ekmek yemesine gerek yok bence acıya veya sevgiye ihtiyacı var
Sil