Nasılsa orada diye umursamadığınız, ne yaparsam yapayım
anlar diye önemsemediğiniz ne varsa hepsinden af dileyeceksiniz.
Önünde diz çöküp yalvaracaksınız kaybedilen iyi niyetlerin.
Çünkü ellerinizle bozuk para gibi siz harcadınız. Harcarken de hiç korkmadınız.
Yalvaracaksınız; görmezden geldiğiniz her şeyden, çölde bir
damla suya muhtaç kalmak gibi yalvaracaksınız ‘bir yudum’ diye.
Fakat o gün orada ilk ben olmayacağım. Ve hatta en sonda ben
olmayacağım
İçimde darmadağın bir Sema taşıyorum.
Bana neden bunu yaptınız?
Bu sefer hiç örtmeyeceğim hiçbir şeyi, elime aldım taşları
atacağım herkesin camına sonra da oturup kaldırımda dışarı çıksınlar diye
bekleyeceğim..
Beni bu hale getiren herkes başarısını kutlasın. Artık ne
yaparsanız yapın yanınızda değilim. Tebrikler. Sizin beni koyduğunuz yerden
kendi rızamla gidiyorum.
Üzgün, kırgın değilim. Siz de çok dert etmezsiniz. Bugüne
kadar en çok hep kendini düşünmüş insanlar; kendilerinden daha çok düşünen
birini kaybettikten sonra eksilmezler. Şimdi bu cümleyi anlamadığınızı
varsayıyor ve size açıklıyorum, yani; bir insan sizi sizden hep daha fazla
düşünmüştür, kendi canının, kendi acısının, kendi yarasının, kendi başarısının
önüne koymuştur. Sizi avuçlarında, ellerinde, gözlerinde gönlünde hep kendinden
üste taşımıştır. Heh işte onu kaybetmek sizi eksiltmez (!)
Neden mi? Çünkü siz hep buna kendinizi layık görmüşsünüzdür.
Yaptığınız şımarıklıkları şimdi hangi kefeye koyarsanız koyun. Ben sizi
sevmekten vazgeçiyorum.
Hem de Sezen Aksu dinleyerek.
Hayatınıza kaldığınız yerden devam edin. Nasılsa başka
Sema'lar vardır dünya üzerinde. Ama ben artık sizler için yokum. Puff oldum.
Ben artık yoğum.
Neden diye sormak istiyorum aslında. Yaşamak zaten başlı
başına zorken, neden hayatı bize kolaylaştıran insanları ayaklarımız altında
eziyorsunuz?
Size diyorum size, sağa sola bakmayın. Sizsiniz muhatabım.
Ben sizin yüzünüzden en sevdiğimin huzurunda elimi yere vura
vura isyan ettim, nasıl bir dağ yıkıldı, nasıl bir volkan patladı biliyor
musunuz?
Beni bilen bilir, bilmeyenlere de söyleyeyim; bitiş noktam
var.
Bittiği yerden yeniden yeşerecek olanlar da var.
Bu yazıya çok sinirle başladım. Şu an sakinim fakat
affetmiyorum. Bağışlayarak uğurlamıyorum sizleri hayatımdan.
Yolunuz yoluma düşmesin bir daha. Çünkü ben sizin sadece
nasıl olduğumu bir kere dahi merak etmediğiniz gecelerde ayağımdaki dikenleri
ağlaya ağlaya temizliyordum.
Yalnızlık benim gömleğim ve artık hiçbirinizi istemiyorum.
Size olan varlığıma nasuh tövbesi ediyorum.
Hepinizi hak ettiğiniz gibi uğurluyorum.
He ben ne yaparım bu saatten sonra, bilmiyorum. İsyan eder
miyim? Ağlar mıyım? Bilmiyorum. Anka kuşu değilim küllerimden doğayım fakat
atlatırım. Neleri atlatmadım ki?
Sizin bilmediğiniz çok geceler geçirdim ben canım
burnumdaydı. O gecelerden daha zor değil sizin hayatımdaki varlığınıza veda
etmek. Hiçbir bugün dünden zor değil. İnsan doğası bu çünkü. Yarına da ümit
ederiz.
Yazı mı yazgı mı bilmiyordum. Kim ne anlamak isterse o
olsun. Ve eminim bu bloğun en keskin, en sert, en kalbimden uzak yazısı da bu
olacak.
Veda vakti geldi.
Ben gidiyorum. Gelmek için de değil üstelik. Siz de ne
yaparsanız yapın.
Bay.