İzleyiciler

28 Ağustos 2025 Perşembe

Üvey Sema.. (net itiraftır)

 


Daha soğumadan diğeri bu ne hız diyebilir birileri.. Doğrudur, daha kurumamıştır bağzı şeyler. Daha sıcaktır bazı kelimeler.

Bir yazıyı 1 aya yayabiliyorken, bağzı kelimeler bir günde gelir düşüverir avuçlarınızın içine. Sonrası hakkını vermek gerekir. Sussan eksilirsin bağzen. Ve bağzen konuşmaktan daha çok eksiltir susmak.

İnsanlar demek istiyorum. Dün kıvrandığım yazmak için çırpındığım fakat bir türlü kelimelere dökemediğim şeylerden bahsetmek istiyorum.

Ben çok severim, iyi severim, insanlara inanırım hem de ne derlerse ona inanırım. Mesela hislerim güçlü, kafam çalışıyor diye düşünmem. Kim neye inanmamı istiyorsa ona inanmayı seçerim. Onu doğru ve yanlışıyla severim.

Ben insanları en çok geçmişleriyle, hatalarıyla, günahlarıyla ve yanlışlarıyla severim. Onlar da bir parça onlara aittir diye, hatalarını da severim.

Çok inanır ve çok severim. Nadiren kırılır ve genelde küsmem.

Ama ben azalırım. Sonsuz sevgimi çeker, beni daha fazla kırmasın diye kendimi korumaya alırım..

Şimdiye kadar hiç bu kadar bahsettim mi kendimden bilmiyorum. Ama bugün herkesi üvey Sema ile tanıştırmak istiyorum.

Kimseden yüz çevirmem kolay kolay fakat özümü çekerim ondan. Mesela koşulsuz, kayıtsız, şartsız sunduğum bir sevgiyi ezileceğini hissettiğim yerden alırım.. İşte tam olarak orada üvey Sema ile tanışmış oluyorsunuz. Çünkü aslımın olmadığı her yerde üveyim vardır.

Sevgili insanlar,

Biri sizi çok sevdiğinde şımarıyorsunuz, hiç gitmeyecek zannediyorsunuz. Hakkınız, şımarın. Çok sevgi insanı şımartsın ne olacak? Ve mesela evet hiç gitmiyorum. Fakat özsuyumu, ham halimi, öz sevgimi o insanlardan çekiyorum.

Artık kendim gibi olamıyorum. Kendim gibi değil, öz Sema gibi hiç değil; üvey Sema oluveriyorum birden.

Çünkü çekirdeğini gösterdiğim fidanları, sırf koşmak için tarumar etmek isteyen insanların ayaklarından sakınmam gerekiyor.

Çünkü kalbim ağrıyor ve sonra bütün dünya insanın üstüne devriliyor.

Çünkü her insan her istediği yerde her istediği şekilde ağlayamıyor.

Çünkü ben kendimi iyileştirmek için çok uğraşıyorum. Çünkü sizin 1 kırdığınız yerde ben 10 kırılıyorum.

Çünkü muhtemelen size aslında ne kadar değer verdiğimi, sizi nasıl sevdiğimi ve kuvvetle muhtemel ne kadar sevdiğimi asla bilmiyorsunuz.

Bu durum bu arada herkes için böyle oluyor. İlk ne zaman olmuştu hatırlamıyorum. Fakat sonuncusunu iyi biliyorum.

Ve bir de şey var, şu gidenlerin gidemeyişi. Bu konu benim nedense hep hayatımın bir noktasında duruyor. Garip bir şekilde imtihanlarım hep çevresinde dönüyor duruyor. Sanki merkez noktasıymış gibi. Ve en çok bu gidenlere üvey oluyorum. En çok onlardan soğuyor kalbim. Sonra geri geldiklerinde de bir daha olmuyor :)

Sanki başlangıç aslında gidenlerin gidemeyişi gibi. Ve bu sanki aslında imtihan değil de bir çeşit mikrop, bir çeşit lanet gibi. Burayı yazarken aklımdan Nurgül geçiyordu. Çünkü bağzı şeylerimi, kaderimden bağzı payları ona da düşürdüğümü; bulaştırdığımı düşünüyorum. Ve tam burayı yazarken o mesaj attı.

İnsanın ruhları arasında bağzı bağlar var ve bu da herkesin nasibi değil.

Bugün de bir mucize olsun diye uyandık ve kalbimizin ağırlığını yine kalbimizi incitmeden parmak uçlarımızla kaldırmaya çalışıyoruz.

Bu kadar çok şeyi yalnız yaşamadığımı, fakat birçok insandan daha çok konuştuğum için sanki birçok kalbin sözcüsü gibi olduğumu bildirmek isterim.

Bu yazıya 27. 08.2025 te başladım.

Şimdi tam ertesindeyiz.

Midemde hafif bir bulantı, içimde yine bağzı cümleleri cami avlusunda bırakma arzusu, bağzı kelimeleri bağışlama isteği ve bağzılarını da çantama koyup eve götürme hevesi var.

Hevesleri kursağında kalmış bir insan olarak çantamdakiler beni kafadan bırakır giderler. Diğerleri ise takdir böyledir, kaçtığın şey senden hızlı koşar mantığı ile peşimi bırakmıyorlar.

Neyse yine birilerine dil olduk hadi bakalım.

Evet, başladığım gibi değilim. Bu yazıyı dün değil bugün yazmaya başlasaydım asla ve asla kendimden bahsetmezdim.

Evet, üvey Sema gerçek. Ve onu ortaya sizler çıkarıyorsunuz. Üveyler de vardır.

Ve öz Sema ile aranızda kesilen can bağı onu size üveyleştirir. Çünkü Sema’ların da özü korunmalıdır.

Kendimi buradan çıkıp bir derneğe koruması için mi bağışlasam, yoksa Sema’ları koruma derneğini kendim mi kursam?

Bugün Cuma değil.

Ve bir itiraf daha ekleyeyim. Azaldığım herkesin azalttığım yanlarını gömerek uzaklaşıyorum onlardan.

Özgür kalın sevgili canlar, sizi kendi sevgimden, öz suyumdan, öz Sema’dan azad ediyorum.

Bay.

 

4 yorum:

  1. Eskiden olsa bu son yazılar üzerine bir kamyon söz edebilirdim. İnsan eksilen bir varlık sanırım. Kiminin payına yıllar geçtikçe kendini inşa etmekte düşüyordur elbet ama bir çoğumuzun eksildiğini düşünüyorum. Hayatta umduğunu bulan kaç kişi vardır ki nasıl eksilmesin insan. Umudu, hayalleri, iyi niyeti, merhameti ve nihayetinde sevgisi.. nasıl azalmasın? Bir insana yaklaştıkça, onu daha yakından tanıdıkça, bir şeylerle sınandıkça hayal kırıklığına uğramayacağımız kaç insan var hayatımızda. Hele sizin gibi, insanlara karşı iyi niyetli bir ön kabulle(her söylediklerinin doğru olacağı, art niyet taşımayacakları varsayımı gibi) yaklaşıp sonradan pişman olmamak, hayal kırıklığına uğramamak ya da diğer bir tabirle aradığını bulmak ne kadar mümkün? Burası Dünya Sema hanım, burası bu kadar işte. Bunu kabullenmek istemeyebilir, aksine kendimizi inandırmaya çalışabilir ve hatta buna direnebiliriz. Yine de günün sonunda bu acı gerçeklikle yüzleşmekten kaçamayız.

    Ben bu durumla başa çıkabilmek için ilk olarak iyi niyetli ön kabullerle insanlara yaklaşmamaya çalışıyorum. Bence doğal ve olması gereken de bu. Diğer türlü yaklaşımı bir erdem olarak da görmüyorum doğrusu belki bir kusur addedilebilir. Bir insanın söylemi doğru olabileceği kadar yalan yada art niyetli de olabilir. İyi olabileceği kadar kötü biri de olabilir. Bu konuda ancak onu tanımak için yeteri kadar zaman geçirdikten sonra kanaat elde edebiliriz. Hatta o durumda bile yanılabiliriz. Yani insanlara karşı beklentilerimizi arttırıp sonra umduğumuzu bulamadığımızda hayal kırıklığına uğramak yerine beklentiye girecek kadar iyi niyetli yaklaşmamamız ruh sağlığımız açısından daha iyi olabilir.
    Yani baksanıza insanların hayal kırıklığına uğramasının sebebi hep diğer insanlar değil mi. Ruhen uzak duralım birbirimizden olsun bitsin. Gerçekten diğerleriyle ne işimiz var? Bir ben bir de kendim istediğimi yapsam, istediğim yere gitsem, istediğimi yiyip giyinsem, insanlarla da sadece yüzeysel ve zaruriyet miktarınca ilişki kursam yeter gibi geliyor. Diğer türlü seviyorsun karşılık alamıyorsun, fedakarlık yapıyorsun nankörlükle karşılaşıyorsun, birine ihtiyaç duyuyorsun yanında bulamıyorsun.. Çekilecek dert değil insanoğlu. Bu konu buralara nasıl geldi emin değilim. Bahsetmek istediklerim bunlar değildi. Hatta farketmişsinizdir son zamanlarda herhangi bir konuda pek yazacak hevese de sahip değilim. Ama anlatmaya anlatmaya birikmiş sanırım bende de.

    Bu arada bir süreliğine "hepinizden nefret ediyorum evi" kadar uzak olmasada bir miktar buralardan uzaklaştım ve hiç sıkılmadım hatta iyi geldi daha fazla ve daha uzun süre uzaklaşasım geldi ama y.t.d.

    Buralar demişken burası İstanbul oluyor, ortaköy bahsi geçtikten bir iki gün sonra yanından geçmiş ve sizin adınıza selam vermiştim. Söz konusu banka ihtiyacım kalmamıştı doğrusu içimi boşaltmıştım. Gerçi olaylar değişti sonrasında ama neyse başka konu o. Bir de söylemeden geçemeyeceğim, ortaköyden pek hazzetmem ben, burjuvazi kokuyor gibi geliyor bana. Hatta sizin mizacınızda birinin sevmesine de şaşırdığımı söylemek isterim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Blogum çok iyi değil mi? Hepimiz her şeyimizi korkusuzca yazıyoruz :) kimse kimseye değmiyor. Kimse kimseyi yargılamıyor. Gizli özneli cümleler, gizli öznelerden gizli küfürler ediyoruz.
      Anlaşılma derdimiz de yok :)
      Herkes ortaya koyuyor derdini, kederini. Kimin payında ne varsa..
      Herkesten kastım en çok siz ve ben. Belli ki siz de birilerine dil olmuşsunuz.
      Yorumunuzu okurken ağlayasım geldiği için ona cevap bu sefer veremeyeceğim. Çünkü zaten bahane arıyorum ağlamaya..
      Çünkü bazı şarkılar ve şiirler çok güzel..
      Çünkü bazı kelimeler jilet gibi..
      Daha önce kör makaslarla tanışmıştım. Fakat kıldan ince kılıçtan keskin yaralarım yoktu. O yüzden yorumunuzun cevabı değil bu. Bu aslında öyle bir şey..
      Çünkü ben bugün bütün gün yıldızlara baktığım, sadece müzik dinlediğim, bisiklete binerek özgürleştiğim o zamanlara çok gitmek istedim.
      Ne bu sözlerin ne de boğazımdaki düğümün yeri bu yanıt değil..
      Şimdi o müzikler sarılsın bana diye gözlerimi kapatacak ve yıldızları düşüneceğim. Belki bir kuş konar pencereme. Ve bu sefer sıradaki şarkı değil yarın doğacak güneş bana gelir.

      Sil
  2. sıkıldım her şeyden..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimizin bir derdi var.. neye her şey diyorsunuz bilmiyorum. Fakat biz genelde buralardayız. İsterseniz sıradaki şarkıyı da sizin için seçeriz. Ya da belki 'hepinizden nefret ediyorum evi' nin konumunu verir bize biri.
      Ya da dökün işte içinizi. Burası sıkılanların kuyusu, aşıklar falan da uğruyor. Dedikodu da yapıyoruz. En çok ben konuşuyorum ama :)

      Sil