İçimde yarım kalmış bir ağlama var bu gece. Oysa sabah
mucizelere niyet ederek açmıştım gözümü.. Ne oldu birden öyle?
Hem ne gerek vardı ki?
Hiç titremediği kadar titredi sesim..
Kalbimdeki tüm damarları hissettim birden..
Sanki hayallerim başıma düştü. Bu cennetten düşmekle aynı
acıydı. Çünkü hayallerim Adem'in cennetinden daha güzeldi.
İddialı gelebilir fakat kimse bilmiyor ki ben neyden
bahsediyorum?
Sahi ben neyden bahsediyorum?
Hiçbir zaman anlatmayacak ve yazmayacaklarımdan
bahsediyorum.
Ve bir parça da korkuyorum. Ben de korkuyorum evet. Çünkü
çok şükür varlıklarına fakat bunları okuduğunda gözleri dolacak insanlar var
yakınlarımda.
Fakat yarım kalmak çok kötü onlar da biliyor bunu. Her
birinin bir deneyimi oldu biliyorum.
Ağlayamadım. İçimde bir hıçkırık kaldı. Ben bu gece sesli ya
da sessiz ağlayamadım.
6 Ağustos 2025 te başladım bu yazıya. 12 Ağustos’tayız. O
gece öyleydi fakat şimdi tam 6 gün mesafesinde bambaşka bir yerde bambaşka
duygular içerisindeyim.
Arada bir yine düşmüyor değilim. Fakat beni bilen bilir, acı
çekmeyi sevmem. Kim sever ki diyebiliriz. Be
26. Ağustos. 2025’ten bildiriyorum. En son yazacağım
kelimeyi hatırlıyor olmama rağmen o günden sonra çok şey değişti. Ve ben zaten
bağzı şeylerin korunması gerektiğine inanırım. O yüzden o kelime, o cümle yarım
kalacak ve onu ne tamamlayacağım ne sileceğim.
Korunması gerekiyor bağzı şeylerin.
Cümleler gibi. O ana ait olan o anda kalmalıydı.
Kaldı..
Şimdi bir yazıyı bitirmek için değil, aynı duygulara
eklenilenlere beraber oturdum bu yazının başına. Fakat bir yandan da ne o
sızıyı duyuyorum ne düğüm düğüm boğazım..
O gün anlatmak ve konuşmak için deli oluyordum. Fakat şimdi
susmak ve ebediyete kadar gömmek istiyorum o bütün düğümleri.
Hangisi akıl sağlığım için daha iyi bilmiyorum. Fakat kalp
sağlığımı kaybettiğim için en azından akıl sağlığımı korumak adına bir şeyler
yapmam gerekiyor sanki.
Bir şey diyeyim mi? Üstteki cümle çok saçma oldu. Çünkü asla
öyle hissetmiyorum. Saklamak istediğim bir şeyler var yemin ederim. Yoksa bu
kadar karman çorman, kimsenin anlamayacağı cümleler kurmam. Kendimi biliyorum. Kaç
yıllık hukukumuz var kendimle.
Fakat hevesim defalarca kırıldı. Kendimle ilgili bir
itirafta bulunayım; bloğum bağzen adına hizmet etsin. Ama nasıl anlatacağım. Kelimeleri
de suya bıraksak keşke onlar kendiliğinden suyun sonunda cümleye dökülse.
Bağzen insan cümle kuramıyor, üç-beş kelimeyle yaşıyor. Nereden biliyorsun diye
sormayın..
Dün düşünürken, kalbimin ağrıdığını fark ettim. Asil acılarım
var benim. Kimsenin diline düşemeyecek kadar kibirli.. Kimsenin göremeyeceği
kadar yüce.
Herkesin içinde, herkesten gizli. Sanki bir bilmece gibi..
İnsan çok garip. Dün kalbim ağrırken ona şunu sordum;
varlığını hissetmem için hep ağrıman mı gerekiyor, mesela bağzen de sürpriz
yapsan olmaz mı? Niye illa ağrıdığında bilmeliyiz kalbimizin olduğunu?
Ve cümlelerimin sonuna doğru yaklaşırken şunları eklemek
istiyorum; hayat kısa, sevmeyen sevmediğine sevmediğini söylesin.
Bir de ‘Aysel git başımdan’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder