İzleyiciler

27 Temmuz 2022 Çarşamba

Depresyonumsularım ve Çözümsüzlükleri..

 


Merhaba,

Ben birkaç kere depresyona girdim. Ve hepsinden biraz yaralanarak çıktım.

Şimdi canımın içi Songül Can’ım’ın isteği üzerine bir deneme yazıp dergilere göndermek istiyorum. Fakat bir grup kadının aşırı yüksek sesle ve hepsinin aynı anda konuşması neticesinde, içimdeki sessizlik bölünüyor.

Karışık zihnimi seviyorum ama zahiren karışık ve kalabalık bana göre değil.

Anlamadığım ve daha fazla üzerinde yorum yapmayacağım, merak ettiğim bir şey var; hepsi aynı anda, üstelik bağırarak konuşarak nasıl anlaşıyorlar?

Birkaç zamandır depresyonlarımı düşünüyorum. Sanırım içinde bulunduğum hal ile ilgili; evet, biraz depresyondayım.

Daha önce birkaç kere daha girmiştim.

O kadar sessiz girmiştim ki, kimse fark etmemişti. Zayıflık değil, fakat gözyaşımı dahi kimse görmedi. Ama şimdi öyle değil.

Olur olmadık anlarda, saçma sapan şeylere ağlayabiliyorum.

Bundan yaklaşık 11-12 yıl önceydi. İlk depresyonum değildi. Ama oldukça etkili bir depresyondu. Ruhumdaki acıyı bedenimde hissedebiliyordum.

İnsan depresyona girince de yatak-döşek yatabiliyor.

Yüksek ateş, kısılan sesim, nefes darlığı..

10 gün bu hal artarak ve yer yer eksilerek devam etmişti. Sonra işime tekrar döndüm..

Hiç es vermeden, neredeyse hiç paydos etmeden, gece-gündüz demeden deli gibi çalıştım.

O kadar az uyuyordum ki, dinlenmeye asla fırsatım yoktu.. Kirpiklerim dökülmüştü.

Ama depresyonun D’si dahi kalmamıştı. İnanılmaz bir güç ve enerjiyle, her sabah en geç 6.00 da uyanıyor; gece 2.00 gibi eve dönüyordum.

Sonra pat diye çıkmışım o depresyondan. Anlamadım, puff uçtu her şey..

Yıllar geçti, aynı yerden bir daha yaralandım. İmtihanım bitmemiş galiba, bu sefer de çok çalıştım ama çalışmak artık tek başına kesmiyordu.

Bu sefer deli gibi kitap okumaya başladım.

Hiç durmadan saatlerce, günlerce okudum..

Ben öyle düz okuma yapmıyorum. Altını çize çize, içine not ala ala, kitaplarla konuşa konuşa..

Yerimden kalkmadan bir günde 2-3 kitap bitirdiğim oldu..

Sonra yine puff, her şey uçmuş.

Çok keyifli bir puff’tu..

Ama şimdi o da yetmiyor.  Kanıksadım mı bilmiyorum.

Hani antibiyotiğe karşı vücut bağışıklık kazanıyor ya, ruhumdaki iltihaplara karşı sürdüğüm merhemler yetmiyor sanırım.

Acı çekmiyorum.

Başım ağrımıyor, midem bazen bulansa da genel halim stabil.

Ama tahammülüm az, kimseyi göresi gözüm yok.

Ama çok susmak istiyorum, az konuşmak..

Acının reklamı olmaz, ama neden göstermiyoruz diye yok sayıyorlar? Neden gülüşümüzün altında aslında pamuk ipliğine bağladığımız neşemizi görmüyorlar da, gülüşümüzün bastonunu elinden alıyorlar?

Evet, itiraf ediyorum; son zamanlardaki gülümsemelerim neşe ve mutluluktan değil, sakatlandı..

Çok mu dramatik oldu ya? Şu an çok da kötü değilim gibi.

Kadınlar gitse de denememi yazsam.

Merak ettiğim bir şey daha var, bu filmlerdeki süper kahraman’lar napıyorlar acaba?

Canım sıkıldı, gidip çay’a akrostiş yazayım bari..

Unutmadan, mirkertler de sevdiklerini başkasıyla görürlerse üzüntüden ölebilirlermiş.

 

 

14 yorum:

  1. Yeni tema hayırlı olsun, bir an farklı bir siteye mi girdim diye tereddüt yaşadım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, umarım hepimiz için hayırlı olur. Değerlendirmelerinizi ciddiye aldığımı bildirmek isterim :)

      Sil
    2. Haddim olmadığını düşündüğümden fikir beyan etmek istemedim doğrusu ancak madem ciddiye aldığınızı belirterek incelik göstermişsiniz bana da açık yüreklilikle fikrimi beyan etmek düşer. Hani bazı tatlar vardır mesela anne yemekleri gibi yahut çocukken uzun süre hasretini çekip çok sonraları kavuşabildiğimiz arzularımız. Onların damağımızda bıraktığı tat otuzlu yaşları geçmiş olsak bile zihnimizden silinmez. Belki birileri annemizin yaptığı o yemekten daha güzelini yapar ama biz eksikte olsa o tadı ararız. Çünkü o yemek sadece bir yemek değildir. O yemek; ailecek yendiği zamanki huzur, mutluluk ve evi kuşatan neşedir. Tema mevzusu da benim için biraz öyle gibi. Belki bu çok daha kapsamlı ve kullanışlıdır ancak ben eski temanın o kasvetli ama baktıkça insanı içine çeken o havasını daha çok sevmiştim. Daha kötümüydü bilmiyorum ama öyle bile olsa tüm eski yazıları o tema ile okumuş, iyi kötü tüm yorumları o tema ile yazmıştım.

      Hem ne demiş küçük prensimiz;
      O sıradan bir gül değil ki,o senin gülün. Gülünü senin için bu kadar önemli kılan ona harcadığın zamandır...

      Sil
    3. Açıkçası hissettiklerinizi anlıyorum ve ortak kanaatteyiz.
      Benim için de aynı durum geçerli..
      Yaptıktan sonra sanki ihanet etmişim hissi de oldu :) muhtemelen eski haline döndüreceğim :)
      Teşekkür ederim..

      Sil
  2. Blog yazıyor, deneme yazıp dergilere gönderiyor ve bolca kitap okuyorsunuz. Böyle depresyon dost başına diyelim :) Bir de geçen kuşlardan duyduğum kadarıyla online yarışmalara giriyormuşsunuz. İnsanın depresyona giresi geliyor doğrusu:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Henüz yazamadım denemeyi, fakat şaşırdım.
      Öyle mi? Nasıl yarışmalarmış bunlar?
      Son katıldığım yarışmadan sadece 6 kişinin haberi var çünkü.. ve eğer yarışmayı siz düzenlemiyorsanız, brnim kuşlarımdan değildir size söyleyen :)
      Ayrıca inanın hiç özenilesi değil depresyon.. çıkacağım yine de

      Sil
  3. Elbette özenilecek bi tarafı yok bunun ancak eğer girecek olsam sizin gibi girmek isterdim sadece.

    Mevzu bahis kuşlar da sizin kuşlar değil tahmin ettiğiniz üzere. Bunlar kaf dağının kuşları :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada bir konuya parmak basmak istiyorum :) ben depresyona bu şekilde girmiyorum, bu şekillerle çıkıyorum. Bu sefer çok çıkamadım ama çıkacağıma inanıyorum. Çok çıkmalı cümleler oldu işin içinden çıkamadım :)
      Daha önce de dediğim gibi zahiren 'kim acaba?' desem de, derinlemesine bir merakım yok :) kuşlara selam:)

      Sil
  4. Tahminde bulunmak isterseniz anlarım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmek lanetlenmektir :)

      Ve hayat ise sürprizlerle dolu. Eğer bilinmek isteseydiniz bunun için bir kısıtlamanız yok, merak uyandırmak istiyorsanız :) üzgünüm, bu isteğiniz için yanlış insanım :)

      Sil
  5. Sesli gülmemek için kendimi zor tuttum :) Açık sözlü olmanız ve karşınızdakini tahlil edebilmeniz de ayrıca güzel. Bir söz ya da durum karşısında böyle karşılık almayalı uzun zaman olmuştu.

    Ayrıca bilmenin lanetlenmek olması konusunda da size katılıyorum. Merak uyandırma kokusunda yanlış kişi olmanız aslında sizi doğru kişi yapıyor ki ben uyandırmak istesem de o merak uyanmasın ve böylece kimse lanetlenmemiş olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neden tuttunuz ki? Yapmak istiyorsanız yapın, eğer yanınızda kederli ve mahzun biri yoksa sesli gülmenize engel olan ne var?

      Açık sözlü müyüm bilmiyorum, bu konu hakkında hiç kendimi değerlendirmedim. Biraz izleyeyim kendimi, teşekkür ederim.

      Bilmiyorum iyi mi ettim kötü mü ettim..

      Ve cümlemin başına geliyorum, bilinmek istiyorsanız bilinin, ama benim düşüncem bilmemektir. Bilirsem yine fikirlerinize önem verir, yine yanıtlarınızı yanıtlarım fakat açıkça ifade etmrm gerekirse şu anki keyifi almayabilirim..

      Ve merakla ilgili söyleyecrklerimi toparlayamadığım için sözlerime burada son veriyorum :)

      Sil
  6. O sıra ortam müsait değildi ancak aklıma geldikçe tebessüm ettim doğrusu.
    Bilinme kokusunda da ben mevcut durumdan memnunum diyip konuyu kapatayım.
    Teşekkürler, teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Metroda Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Gulyabani'sini okurken; sesli gülmemek için kendimi tuttuğumda, bir daha kendimi gülmemek için tutmamaya karar verdim. Gülmemek çok zor..
      İnsan burnunu sıkıp, sürekli kendini nefessiz bırakarak gülmesini engellememeli.
      Hatta biri güldüğünde keşke herkes gülse :)
      Her yerde değil tabi..
      Mesela ben düşenlere de çok gülüyorum ( kendim de dahil) bu hiç hoş olmuyor :))
      Bil mukabele, teşekkürler teşekkürler..

      Sil