Kendimi anlatmaya ihtiyacım var. Evet, buna bir hayli
ihtiyacım var.
Ve ardından uzun uzadıya susmaya. Susmak için anlatmaya
ihtiyacım var.
Ne zaman kendimle konuşmalarım artsa, bu içimi sıkıştırıyor.
Ama şu an nereden başlayacağımı ve nasıl başlayacağımı bilmiyorum.
Nasıl bir başlıkla yazacağım ve nasıl devam edeceğim?
Tamam, plansız olsun diyelim ama söze nasıl gireceğim?
İşte normalde de hep böyle olduğundan susuyorum. Söz konusu
kendim olduğunda dilim lâl oluyor sanki.
Ne başlayabiliyorum ne uzaklaşabiliyorum..
‘Neden’ diyorum günlerdir kendime.. Neden her şey bu kadar
iç içe?
Mesela birini sevmek neden hep yanlış anlaşılmaya müsait? Yani
birini insan sadece güzel bir kalbe sahip olduğu için sevemez mi?
Birine hayran olmak neden ona âşık olmakla eş değer gibi?
Aşk’ı mı küçümsüyoruz, hayranlığı mı yanlış anlıyoruz?
İçimdekiler beni kemiriyor. Açıklama yapma ihtiyacı beni
yoruyor, ama konuşasım da pek gelmiyor.
Ne olur anlatmadan doğru anlaşılsak?
Güzel bir kadına, ‘sen güzelsin’ demek neden bir erkeğin ona
duyabileceği Aşk’mış gibi? Yani insan hiçbir şey hissetmediği sadece güzel
gördüğü birinin bu güzelliğini onaylamak istemiş olamaz mı?
Ama kalp var dimi? Peki, sahiden ama herkes kalbinin sesini
duyabiliyor mu?
Aşk’ın girdiği bir kalpte Maşuk sorgulanmamalı. Çünkü hakiki
bir Aşk zaten dokunduğu kalpte her şeye Aşk ile bakmayı nasihatler bu böyle
bilinmeli.
Ama bu illa bir bedene, bir kaşa göze olması şartmış hissine
nereden kapıldık?
Ahh ne çok yanılıyoruz, ne çok yanılgıdan ibaretiz.
Nerede bitmeli bu yazı? Bu söylediklerimle içimdekiler bitti
mi?
Hayır.
Çünkü içimdekiler konuşmak, yazılmak istemiyor.
İçimdekiler bir his ise eğer, onu anlamak için hissetmek mi
gerekiyor?
Ya da bütün bunları boş verip tarhana çorbası tarifi mi
verseydim?
(Ki ben tarhana çorbasını çok severim.)
Kübra’yı da alıp gideyim en iyisi. O beni doğru anlıyor en
azından bunu biliyorum.
Hem nankör de değil. Ve onu sevdiğimi de biliyor.
İyi akşamlar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder