Dün gece bir kelebek girdi odama. Işığın etrafında döndü
durdu, sonra yanına kondu. Beyaz kanatları vardı.
Bir gece yarısı bir kelebek rüyalarımı korumaya gelmişti.
Hayallerimi belki de..
İçimde bir çocukluk arzusu belirdi.
Dün gece birden 9 yaşında oluverdim. 9 yaş bir kadın için
annesinden doğan çocukluğunun son yaşıdır.
Sonra kendi çocukluğunu doğurur kadın kendisi ve kendi
çocuğunun annesi olur.
Ve bir kelebekle yeniden içimde yeni doğan çocuğun ve ölen
bir çocuğun son gününe gittim.
Gerçi ben öldürmedim. Annemin doğurduğu çocuğu da kendimle
büyüttüm.
İçim huzur dolu.
Bir kelebekle kendimden özür diledim.
Rüyalarımın bekçiliğini yapmış bir kelebeğe ‘günaydın’
diyebilmek için yumdum gözlerimi.
Ve bir süredir aklıma takılan sorularımla uyandım sabah.
Düşündüm; Allah düşünme kabiliyetimden razı olsun. Düşündüm;
bir süredir aklımda evet. Bir şarkı dinledim geçenlerde.
İçinde bir yer var, bir satır; ‘ömrüm ömrün kadar olsun’
diyor.
Söyleyen çok samimi ve yazan da bir insan.
‘Bir insanı bu kadar sevmek mümkün mü’ diye sordum kendime? Sahi,
bunlar ne büyük sözler..
Ama bu cümleleri kuranlar da insanlar öyle değil mi?
Sonra sonra işte, ertelediğim, hatırlamayı en çok istemediğim
çağlarıma düştüm.
19 yaşındaydım. Hatta yeni bitmişti 18’im.
Büyümek hiç mutlu etmemiştir beni. Oldum olası. Bir insan
tekli yaşlarda olmayacak diye ağlar mı? Ben ağladım..
Bir insan ben büyümek istemiyorum diye kendini banyoya
kitler mi? Ben kitledim. Annemler saatlerce beni çıkarmak için diller döktüler.
İki gözüm iki çeşme büyümeyeceğime beni ikna ettiklerinde
çıktım banyodan.
Diyorum ya oldum olası sevmedim büyümeyi..
Ama şimdi başka bir şey. 19 yaşım başka bir şey..
Ne büyük sözleri, ne büyük cümleleri yüklendim. Büyümek istemiyorken
bir anda kendimi yabancılar diyarında buluverdim.
Fiziksel bir yabancılık değil bu, ruhen.
İbrahim (a.s) değildim, ama çok şükür bütün o yangınlardan
sağ çıktım. Güle dönüşen ateşlerim de oldu.
Ve şimdi şaşırdığım tüm sözleri kurabilecek kapasitem
olduğunu da biliyorum.
Ve bilmek lanetlenmekti..
Sonra bugün, hatta az evvel yolda bir kelebek eşlik etti
yanıma.
Ben yine aynı keşmekeşin içinde, cümlelerin esrarını
düşündüğüm sırada..
Sanki nöbeti devralmıştı bu tatlı kelebek. Ama bu sefer
kanatları siyahtı. Ahh Allah’ım ne güzelsin.
Ne güzel halkediyorsun..
Gözlerim için teşekkür ederim.
Bir kelebeğin koynunda bir ömür, kaç günlüktür?
Bilmem..
Ama şeyi biliyorum, bir ömrün uzun günler ve gecelerle
alakalı olmadığını ve sevmenin sözlere sığmayacağını..
Teşekkürler kelebek..