İnsan kendine çarparsa ne olur? Buna da çarpışma denir mi?
Bir kitap hakkında kaç kelime konuşulur? Hiç susulmaz belki
de. Ama bu konuşma kimleri kapsar?
İnsan bir hayalin içinde kaç yıl yaşar?
Bir bağ duygusal olarak nasıl kurulur? Ve nasıl olur da
hayaller 7 katlı bir bina enkazından daha ağır gelir yıkıldığında?
Çok mu önemli bu sorular?
Hayır..
Çay daha önemli. Sonra kitap okumak çok çok önemli.
İnsanın birine içinin en derinlerinden gülmesi, bazen teşbih
elinde zikir çekmesi bazen kulaklık kulağında müzik dinlemesi çok daha önemli.
Kutsal kalabalığa sığınıyorum.
Yalnızlığın bu denli övüldüğü bu dünyada, yalnızlık
aşıklarının kalabalığa nasıl meftun olduklarını günlerce anlatabilirim.
Ama bütün bunlar faydasız bilgiler.
İçimde coşup duran bir nehir var.
Okyanus derdim de o tufana gerek yok şimdi. Boyumdan büyük
laflar etmeye de gerek yok.
Şuan yüksek sesle bağırasım, ardından bütün evlerin ziline
basıp kaçasım, kilometrelerce yürüyüp, hız trenlerinde kalbimi küt küt
attırasım var.
Gözüm telefonda, neden olabilir mesaj bekliyorum.
Peki, biz buraya nereden geldik? Sahi neredeydik ki buraya
geldik?
O değil de, bu aralar deli bir hava var başımda. Her an bir
çılgınlık yapabilirim. Mesela pat diye gidebilirim. Yahut her şeyi bir anda
silebilirim.
Yok olabilirim.
Niye olmasın ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder