İzleyiciler

14 Haziran 2020 Pazar

Tam Kendime Nasihat Ediyordum, Dağıldım..





Canım kendim,

Senden özür diliyorum. Bunca zaman ne yaptıysam sana ben yaptım. Gözlerinden akan yaşları sebebi benim.

Neysem onu çektim, bazen düşünerek, bazen yüklenerek, bazen boyun eğerek, bazen maruz bırakarak, bazen zorlayarak..

Ne yaşattıysam sana ben yaşattım.

Yaptığım her şey için bu Pazar gecesinde, Neşet Ertaş eşliğinde senden özür diliyorum.

Bir daha aynısını yapmayacağım ve seni üzmeyeceğim diye söz veremiyorum, çünkü insan birazdan daha fazla tekrardan ibarettir.

En azından ben kendimi sürekli tekrarlıyorum.

Sana söylemek istediğim bazı şeyler var.

Öncelikle, korkularını azat et artık ve aşık ol, seni ısırmayacak.

Müzik dinlemeye devam et ve istediğini dinle. Montaigne ile konuşmayı ihmal etme.

Ruhun neye aitse orada ol ve kalbini yorma artık.

‘Kalp nasıl yorulur?’

Herkesin kalbi aynı derecede yorulmaz ve aynı şeylere yorulmaz. Mesela illa karşılıksız bir aşk yaşamaya gerek yok kalbi yormak için. Zaten yoruyorsa aşk değildir o ve zaten konumuz da aşk değil.

Mesela kalbin sesini duymamak kalbi yorar, karabasan gibi. Hani bağırırsın, ama sesini kimse duymaz. Sonra ağlar sonra uyanır..

E insan kendi kalbini dinlemezse, duymazsa haklı olarak kalp de yorulur.

Sonra kırılan kalp çabuk yorulur, yokuş çıkamaz, yol yürüyemez.

Hevesi kalmamış kalp yaşlı bir kalptir ve bu yaşlılığın insan ömründeki yaşla zerre alakası yoktur, ama hevesi olmayan bir kalbi taşımak gerçekten yüktür.

İçindeki çocuğu yitirmiş kalp, ölüme yakındır; birçok hazzı, neşeyi, huzuru, tadı, kokuyu, acı ve tatlıyı kısmen unutmaya başlamıştır. Ve zaten şey oluyor sonra unutkanlıklar vs gibi hastalıklar ortaya çıkıyor.

Ve artık hissetmeyen bir kalp yani taşlaşmış bir kalp.. yutkunamadım bunu yazarken..

Yani demem o ki, kalbi yoran sayısız şey bulunabilir.

Yorma kalbini, acıtma, ağrıtma sevgili kendim. Çünkü bu hayat sadece sana ait ve kalp de öyle. Kendini tekrarlasan da ikinci bir kalp tekrarın olmayabilir.

Kafamın içi şu an; Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi ve Pazar pazarları gibi karman çorman.

Oysa bugün hacamat yaptırmıştım. Dağıldım, gelmeyecek bu yazının devamı.

Neyse geceye selam olsun..

Keşke gece yüksek sesle konuşmak tüm dünyada yasaklansa ve bu kuralı ihlal edenlere ceza yazılsa.

Herkese benden selam..

 

 


3 yorum:

  1. Bazı başlangıçların sonu gelmiyor. Getirilemiyor. Yarım kalıyor ve insan hiç başlamamış olmayı diliyor. Sonra şüpheye düşüyor, acaba hiç başlamamış olmak başlayıp da yarım birakmaktan gercekten daha mı yeğdir? Bilemiyorum.. Elimin ulaşmadığı bir güzelliğin varlığından hiç mi haberim olmasaydı, yoksa bu nimetin varlığından bile haberi olmayan insanlara nisbeten şükür mu etmeliyim? İnsanın gönlündeki yaraya iyi gelecek bir merhemin varligindan haberdar olup ona ulasamayacak olmasının ne faydası var? Bunu bilmek kalbi daha fazla yoruyor gibi. Bazen kalp yorgunluğuna iyi gelecek birilerinin varlığından haberdar olmak bile insanın yorgunluğunu dindirmeye yetebiliyor. Bazen de o nimete nasip olamamanın acısı daha baskın geliyor ve keşke hiç bilmeseydim, hiç tanimasaydim da diyebiliyor.

    Sanırım konu aşk olmadigi gibi bunlar da değildi. Ama işte insan, heybesine ne düşmüşse yerli yersiz onları çıkarıp koyuyor sofraya. Konu amacından saptiysa affola.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç bilmeseydi insan onun nimet olduğunu da bimezdi. Doğru, kaybetmenin acısı da olmazdı. Umut etmek, sabretmek, yaranın içinde merhem olduğunu bilmek ve inanmak.. belki de bu serüvendeki en yararlı hazineler.. bilmem..
      Ama ne olursa olsun, bir yola çıkılmışsa o yolun hakkı tamamlanmaktır nazarımda..

      Sil
  2. Gecenin bir vakti kaybolan kendimi ararken yolum buraya düştü. Yolu buldum ancak kendim hala kayıplarda

    YanıtlaSil