Az önce bir test çözdüm. Uzun yıllardır canım sıkıldığında,
strese girdiğimde mantıksız birçok test çözerim. Moralim bozukken düşünmeyi,
algılamaya çalışmayı sevmem.
O an düşünmek beni daha sinir ediyor çünkü. Sakinleştikten sonra
çözüme odaklanırım genelde. İyi mi kötü mü bilmem..
Neyse test başlığı ‘Bu testi aşık olmadan bitirebilecek
misiniz?’ gibi bir şeydi. İçinde saçma 9 soru vardı. Soruların cevaplarına göre
aşık olma kapasitem ortaya çıkacaktı. Olamayacakmışım, aşırı mantıklıymışım. Ama
mühim olan bu değil, testi aşık olmadan bitirdiğim için tebrik ettiler. Aşk ne
kadar korkunç bir şey ki olmadığımız zaman tebrik ediliyoruz?
Ben de canım hayret bir şeyim ne önemsemişim bir testi..
Ya da sonucunu..
Şimdi Müslüm Gürses dinliyorum, aşık olamayacak olmamın
efkarını sanırım anca bu şekilde atacağım.
Oysa ruhuma rehber olan insanlardan söz etmek istiyordum. Bir
kişinin bir konuda ışık tutmasıyla nasıl karanlıkların aydınlandığından
bahsetmek istiyordum.
Kendi çıkmazlarımı anlatmak, anlatmak ve anlattıkça onlardan
kurtulmak..
Ahh efkarlandım, çünkü Müslüm Gürses az önce dedi ki ‘ kim
bilir kimler var şimdi kalbinde, sen beni unuttun çoktan belki de, ben hala
yaşarım eski günlerde, her şeyde sen varsın unutamadım.’
Bu sözler beni derin karanlıklara itmedi. Umutsuz yahut
karamsarlığa da düşmedim. İyi de hissetmedim. Bir müzik, bir satır insanda
bazen hiçbir anlam ifade etmeyebiliyormuş..
Ama karanlıklarınıza ışık tutulması öyle değil. Zifiri karanlıkta
hiçbir şeyi görmüyor olmak ve uzun süre o karanlıkta hiçbir şey görememek
insanı bazı şeylerin artık yok olduğuna inandırabilir.
Işık yandığında yok sandığınız her şeyi görmeye başlarsınız.
Bakın her şey diyorum.
Bunu derken kalbim ağrıdı. İnsan da bir söz hiçbir anlama
gelmediği gibi bazı şeyler ne çok anlam..
Aydınlanmak değil, ışık tutmak, artık açık seçik her şeye
şahitlik etmek. Ruhumdaki bir karanlığa birkaç gün önce bir ışık değdi.
Kalbime dokunduğuna o kadar eminim ki.
Ve o kadar çok derinden etkiledi ki beni.
Ama neden? Neden bu kadar dokundu gönlüme? Nereden biliyor
kalbe dokunmayı o öyle?
Mutlu muyum? Bilmiyorum. Karanlığa öyle alışmışım ki ışıkla
beraber korkularım hortladı. Tebrikler kendim. Aşık olamayacağın gibi, artık
hortlaklarla da yaşamaya alışmalısın.
Aşık olamayacağıma o çözdüğüm test karar verdi ve
hortlakları da kendim gördüm.
Ve sıradaki Müslüm Gürses şarkısı da o ışıktan bana gelsin. Geldi,
‘Adını Sen Koy’ şarkının ismi..
Bu satırı yazarken o kadar eminim ki o ışığın gözleri bu
satırlara değdi.
O zaman hep beraber dinleyelim.. 😉
İlk ve son aşkımdın gençlik çağımda
Sevgi çiçeğimdin gönül bağımda
Öyle yer etmiştin kalp otağımda
Sıla mı gurbet mi adını sen koy..
Bir fenerin kendini aydınlatmadığından mı dem vursak, yoksa mumun kendi dibine dahi ışık vermediğinden mi? Ruhumuzdaki karanlığa ışık tutan her ne ise, belki de bir mum ışık verirken nasıl eriyorsa o da ayni şekilde bunu yaparken kendini tüketiyordur. Yanmayıp hiç bir karanlığı aydınlatmadan mevcudiyetini koruyan bir mum olmak mı, yoksa karanlık bı geceyi yada ruhu aydınlatmak üzere yanıp kül olmak mı?
YanıtlaSilBilmem.. hepsi ve hiçbiri ama değil mi ki hepsi de aynı şey?
SilKendi varlığının bilincinde olan bir insan için hepsi aynı şey. Varlık gayesinin yanıp karanlıkları aydınlatmak olduğunun bilincinde olan bir mum için; yanıp kül olmakta bir, yanmadığından için için eriyip tükenmekte bir. Bu bilinçte olan bir insan için hepsi bir. Ama yanıp karanlıkları aydınlatmanın o insanın ruhuna vereceği huzur, mumun dibini de aydınlatacak olan ışıktır.
YanıtlaSil'Bir insanı aydınlatmak için kendini yakmak' ne kadar doğru? Ne kadar hak?
SilBiri şunu demişti 'Aşk ve ayrılığın aynı olduğunu anladığın gün aşık olduğun gündür.'
Amenna..
Bazıları için aslolan yanmaktır. Aydınlatacak hiçbir şey ya da kimse olmasa dahi.
YanıtlaSilBir digeri de "aşk gurbettir." demişti.
'Aşk' Kimin heybesine nasıl düşüyorsa onu diyor sanırım..yanana sorsak o yanmak diyecek, gurbetinde olan hasret..
SilKelebek için aşk ateştir yanmaktir kül olmaktır. İnsan için sevgi ve beklemektir
YanıtlaSil