Korkuyorum..
Zerrelerime yayılan, içimi ürperten bir korku bu. Kaybetme,
bulamama gibi değil.
Bir şeyi çok sevme korkusu.
İçini nasıl doldurursam doldurayım. Bu kadar içimi açmak, bu
kadar yansımak..
Alışkın olmadığım bir hal bu. Bilinmezlikler.
Bunca derdin arasında, bu korku beni nasıl mutlu ediyor? Ağlarken
nasıl güldürüyor? Bu korkuyu neden seviyorum?
Şimdiye kadar hiç üzerine düşünmemiştim, güvensizliğin. Meğer
ben çılgınlar gibi güvenmiyormuşum çoğu insana. Herkesten her şeyi bekliyor
olmakla, kimseden hiçbir şey beklememeyi birbirine karıştırmışım.
Yani beklentisizliğimi güvensizliğim besliyormuş ne ilginç.
Ve bununla pat diye bugün yüzleştim.
Az önce hatta..
Korkuyorum yine. Her şey artık çok farklı. Çok gerçek.. Birkaç
gün sonra 29 yaşıma gireceğim.
Büyüdüğümü de hissediyorum.
Yorulmak da var.
Ama bu korku beni diri tutuyor gibi. Neden?
29 yaşımın korkularımla alakası yok. Hiçbir şeyin bir şeyle
alakası yok aslında.
Bugün kendimle yüzleştim. Güvenli alanımda. Kimse vurmadı
beni. Yüzüme vurmadı. Canımı acıtmak istemedi kimse.
Ben kendimle yüzleşirken, kimse menfaatlerini gözetmedi.
İki kişiydik kendimle yüzleşirken. Ben ve o.
Her şey artık çok farklı olacak biliyorum. Şakası yok,
gülmüyorum mesela bak.
Kendime iyi bir bağlama kursu bulmalıyım. Kansere falan iyi
geliyormuş. Elhamdülillah kanser değilim. Ama bilmiyorum. Bir şeyler
değişecekse bir enstrüman çalmalıyım.
Başkalaşım, dönüşüm herkes için gerek.
Derin derin iç çekiyor, yüzeysel düşünüyor, düşüncelerimde
derinlere inmiyorum.
Sen güzel bir yüzleşme, iyi bir korkusun.
Çocukluğuma yazacağım güzel bir mektupsun. Çocukluğumda da
olmalısın çünkü.
Ve bir isim vermeliyim sana..
Adın saklı kalmalı.
Herkes bir şarkı seçsin şimdi kendine..
Not: başlıkla yazı birbirinden alakasızdır. Hiçbir organik bağları yoktur.