Az önce bir yazı yazarken yazamadım. Yazarken sıkıldım. Oysa anlatacaklarım
hiç o kadar da az değil. Neyse..
16 Ocak 2020 de bir yazı yazmışım. Hikâyesinin kendisinden farklı olduğu,
üzerimde zerre kadar etkisinin kalmadığı fakat gerçek hayattan alınan bir yazı.
Hikâye tarihi 2018 yılına ait. Bütün anlamlarıyla uzak olduğum bir zamandayım
şimdi.
Bir insanın bir şehre gelişini, hiçbir delil olmadan başka bir insan nasıl
sadece hissederek anlayabilir? Tam olarak olayın özeti bu diyebiliriz.
Zaten yazarın da dediği gibi ‘Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya
bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.’ Açıkçası yazarın
verdiği tarife göre tam olarak muhteşem bir hikâye olacakmış da sonradan nasıl
olmuşsa olamamış. Hayırlısı, kalan sağlar bizimdir.
Bugün ne yazarsam yazayım sıkılıyorum. Salı da değil oysa ama oluyor. (Ben Salı
günlerini hiç sevmem)
2018 de özellikle Ekim ayıyla çok ağır bir aydı. Daha fazla uzatmadan bir
günde 2 yazı yayınlayarak bloğuma bir ilki yaşatayım. Yazının fotoğrafı dahi yayınlandığı gibi.
Bir gün yoldaydım..
Yolculuk öncesi bir yoldu. Sağıma soluma baktım. Terlik almaya gidiyordum.
Çok saçma, terlik almaya giderken, birden senin burada, bu şehirde olduğunu
hissettim.
Karşıdan gelmiyordun,
Yanımdan geçmedin,
Kokunu almadım,
Gülüşün de yoktu.
Ya sesini de duymamıştım. Elimde kalbimden başka hiçbir somut verim yoktu.
Ve doğruydu. Elimi kalbime koyduğumda ve kalbim ellerimdeyken hissettiğim
doğruydu.
Sen gelmiştin..
Sessizce, paldır küldür gelmiştin..
Ben giderken gelmiştin. Gidiyordum..
Toprağa dokundum, sen de bu topraktaydın artık. Gülümsedim, ağladım..
İnsan terlik almayı küçümsememeli. Bu olay nasıl aklıma geldi biliyor
musun? Dün ‘Ezginin Günlüğü- Eksik Bir Şey Var’ ı dinliyordum..
Dinlediğinde anlayacaksın. Yazmayacağım..
Belki anlarsın..
Ve ben o yıl, ömrümde ilk defa ıhlamur içtim..
Ihlamuru sevdim. Terlik almanın hemen akabinde oldu ıhlamur sevgim..
O zaman herkese benden ‘Ezginin Günlüğü- Eksik Bir Şey Var’ ve bir bardak
Ihlamur..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder