Aslında sözlerime Allah yarattı diye acımadan, çatır çutur
kızarak başlamak istiyorum. Ama nasıl oluyorsa bir yerden sonra içimdeki
merhamet bana galip geliyor. Neyse henüz galip gelmeden başlayalım giydirmeye.
Ne kadar saçma sapan insanların arasında yaşıyoruz. Fanatizmden
nefret ediyorum. Bir şeye körü körüne bağlanmak ne kadar akılsızca.
Geçtiğimiz günlerde Fenerbahçe Opet’in maçı vardı. Zorlu bir
final maçından sonra şampiyon oldu ve kupa aldı. Bu arada bütün branşlarda Fenerbahçeliyim.
Haliyle şampiyonluk da sevindirdi. Ama holigan değilim. Sevincimi paylaştığımda,
futbolda ezeli rakibimiz olan Galatasaraylı bir arkadaşım bir mesaj attı. Ergen
çocukların yaptığı tartışma minvalinde bir yanıttı.
Sinirlendim. Beni sinirlendiren Fenerbahçe’yle ilgili
düşünceleri değildi. Nasıl oluyor da insanların rahatlamaları, eğlenmeleri,
ruhsal gelişimlerine destek olmak için yapılan bir şey; bir anda insanların
arasında bir ayrıma, bölünmeye sebep olabiliyor?
Nasıl oluyor tercihlerimiz sevgilerimizin üzerine çıkıyor? Bir
şeylerden keyif almak neden bir başkasının acısına bağlı olsun ki? Fenerbahçe ya
da başka bir takımı; başkalarını hezimete uğratsın, onlara kalp krizi geçirtsin
diye mi sevgi besliyoruz?
Şahsım adına söylüyorum bu tarz fanatik şeyleri hep akıl
eksikliği olarak görmüşümdür. Ben birini ya da bir şeyi sevmiyorsam; sevdiğim
biri ya da bir şey, sevmediğimin üzerindedir. Birini sevmişsem, sevmediğim bir
şeyler için onun saçının teline zarar vermek istemem. Kaldı ki polemiğe girip
kalbini yormak, höh.
Arka fondaki 90’lar müziği ve az evvel elime döktüğüm
lavanta kolonyası beni bu kadar sakinleştirmese başka şeyler de diyebilirdim.
Ama bitti mi? Hayır, söylemeyelim de daşa mı dönelim?
Bitmediği yerden devam ediyorum; birkaç gün önce seçimler
vardı. Politikadan nefret ederim. Ve bence siyaset particilik değildir. X partisinin
seçmeni olup, y partisini kötülemeyi de akıllıca bulmuyorum.
Evet, şimdi kafalara akıl giydirme vakti ve ben bunu kendine
görev edinmiş her insan gibi başlıyorum; her insanın her şeyi hür iradesiyle
yaptığı iddiasından yola çıkacak olursak, kimin kime oy verdiğinden kime ne?
Neden kendimizle bu kadar az ilgilenip, başkalarının ne
yaptığına mübarek burnumuzu sokma ihtiyacı duyuyoruz? Kime ne arkadaşım kim
kimi destekliyorsa?
Reklam arası- bu yazıyı yazmam resmen 1 hafta sürdü ve bu 1
hafta resmen sinir güncellemesi geldi düzenli olarak. Her şeye rağmen şimdi
kaldığım yerden devam edeceğim.
Evet, ne diyorduk? Garip bir şekilde kendini
gerçekleştirememiş, kompleksli insanların sürekli karşısındaki insanların
düşüncelerini hor ve hakir gördüğünü görüyoruz. Bir insan sahip olduğuna dair
güveni tam ise onu sanki bozuk gibi savunmaya neden ihtiyaç duyar ki?
Bir hadis var; elinizdeki altına ceviz dediler diye
üzülmeyin, elinizdeki cevize altın dediler diye sevinmeyin.
Hadis olmayan bir de benim sözüm var ama bu konu çok uzadı
ya kapatıp gideyim. Ya da seriye dönüştürüp ikincisini biraz başka zamana
saklayayım.
Evet, evet. O zaman bay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder