-İnsan hisseden bir varlık. Sanırım var olduğu günden bu
yana da hissediyor. Belki hisleriyle yaşıyor dahi olabilir. (Dün)
-Her gün bir cümle yazsam, içimdekiler sökülür mü? Rahatlar mı
mesela? Bilmiyorum. (Bugün- 12.05.2022)
- Bugün yeni bir şiirle tanıştım. Rüyamda ağlıyordum. Dün merak
ettiğim şeyleri bugün merak etmiyorum. Geçenlerde yazdığım kâğıdı yaktım. Kül oldu,
belki de artık bilmiyorum. O değil, külleri rüzgâra savurmadım. Lavabonun
içinde yaktım. Külleri de suyla yolladım. Bu konuyu bloğumda yazmalıyım.
(Bugün-13.05.2022)
-Bugün yazmadım. Yarın da yazamayabilirim. (Bugün-14.05.2022,
Yarın-15.05.2022)
-En son yazdığımdaki bilgi doğruydu. Ama yazım çok çirkindi.
He şimdi çok mu güzel? Sanmam.. Ama sanırım çok da önemsemiyorum. Bir de
bilekliğim kolumu masaya rahat koymama engel oluyor. Ya da bahane arıyorum. Kim
bilir. Bloğuma yazayım en iyisi, kolum da rahat eder. (Bugün-17.05.2022)
Devam edelim o halde kaldığımız yerden. Aslında ben devam
edeceğim ama kulağımdaki şiir kafamı karıştırıyor. İbrahim Sadri’ciğim okuyor. Kendisiyle
hiçbir samimiyetim yok. Şahsiyet olarak da asla tanımam. Ama sesiyle çok uzun
yıllardır dostuz.
Ben öyleyim. Sesle yaşayabiliyorum.
Hatta ruhen, huy ve karakter olarak bana çok benzeyen nam-ı
diğer Aynı ben olarak bilinen, gerçek ismi Seda olan dostum şey dedi ‘Sema
sanki bir gün bütün azalarını kaybedecek ve sadece duyarak yaşayacak gibi değil
mi?’ Zeyneb de güldü, biraz muzip bir ifadeyle ‘Sesini beğenmediğini ciddiye de
almıyor’ dedi.
Güldüm.
Nerden nereye geldik hay Allah.
İbrahim Sadri’den çıktık geldik Secret Garden konserine. Bu kadın
beni büyülüyor. Fazla mı güzel müzikleri? Bana mı öyle geliyor.
Secret Garden bana hep 16 yaşımı hatırlatıyor. Serin bir yaz
gününü. Yaz günleri serin olmaz. Ama benim bulunduğum yerde klima vardı ve buz
gibi bir yaz günüydü. Bir de limon kokusu, oda parfümü olarak limon çiçeği
kokusu kullanılıyordu.
Güzel bir his..
Ama tekrar dönmek istemem.
Çocukluğuma dönmek istemediğimi fark ettim bu aralar. Yaşadıklarımı
tekrar yaşamayı göze alamıyorum. Neyse işte.
Bir de Nurgül’den de bahsetmek isterim. Bana çok dua ediyor.
Ve onunla konuşmaya ba-yı-lı-yo-rum..
Ve yaktığım kâğıda dönelim, neden yazdım neden yaktım? Hadi yaktım
neden lavaboda? Ben çok konuşmaya başladığımda kendimle, yazarım. Ve yazınca
kendimle de susarım. Sonra yakıyorsam eğer, anılarımı ve hafızamdakileri de
bırakırım. Bir çeşit topraklanma yani.
O an dışarı çıkıp yakamazdım, bir de arabesk olsun
istemedim. Daha sonra hatırladığımda gülmek istedim. Lavabo da sarardı,
yaktığımız yetmedi bir de lavabo temizledik. Olsun.
Yazarken, ‘mesela insan’ dedim, ‘bu kadar açık seçik
yazabilir mi içindekileri?’ Sonra fark ettim ki zaten hepsini Zeyneb’e
anlatıyorum. Ama yazmak başka..
Şimdi biraz normale dönme vakti. Henüz öğlen çünkü. Durup dururken akşam olmayalım..
Çay alalım, yoksa da demleyelim..
Ben de kendi zihnimin karışık olduğunu düşünürdüm meğer dupduru bir zihnim varmış da haberim yokmuş :)
YanıtlaSilNe güzel, aydınlık zihninize bizden selam :)
SilGit... me dur ne olursun
SilGitme kal yalan söyledim” diyen Sezen Aksu gibi itiraf etmek istiyorum sayın hakim..
İnan… mayın durun ne olur
İnanmayın zihnim hiç aydınlık değil
Hakim değilim demiştiniz bir vakitler ancak kimden isteyebilirim ki bu karışık düşünceler arasında hakemlik yapmasını? Bugün yeni bir gerçeklikle yüzleştim. Dostluk kavramı bir yara daha aldı zihnimde. Kendimizi kandırıp duruyoruz gibi geliyor artık. Gerçi neden şaşırıyorsam. Soran olsaydı bunun zaten böyle olduğunu söylerdim. Soran olmadığı için insanın kendi kendine farketmesi zaman alıyor sadece. Söyler misiniz Allah aşkına; sizin yanında zayıf görünmekten gocunmayacağınız, onun da sizin zayıflıklarınızı kendi zayıflığı gibi görüp sahiplenecek, onları güçlendirmek isteyecek, yeri geldiğinde üzerini örtecek kadar yakın bir dostunuz oldu mu hiç? Allah aşkına söyleyin! Böyle bir dost mümkün mü yoksa ben mi boş bir hayalin peşinde koşuyorum? (Siz ki iyi dostlara sahipsiniz, siz iyi bilirsiniz.)
Evet sayın hakime hanım, hakemlik demiştik ancak hiç bir fikre sahip olmadığınız düşünceler hakkında nasıl hakemlik yapabilirsiniz ki değil mi? Kusuruma bakmayın lütfen.
Bazı kitaplarda kimse tarafından tanınmadığı bir şehre yolculuk eden ve asıl hikayesinin orada anlatıldığı kahramanlara denk gelmiştim. Sanırım ben de hikayemi anlatabilmek için kimsenin hakkımda bir fikir sahibi olmadığı öyle bir şehre yolculuk etmeliyim. Bu kadar şahitin arasında bazı şeyleri itiraf etmek kolay değil.
Selamınız başımız üstüne. (İlk almam gereken selamı en son aldığım için bağışlayın lütfen)
Unutmadan.. Teşekkürler.
hmm, sizi anlıyorum. Eğer sorular için yanıt arıyorsanız, bilahare bunlar hakkında da belki bir iki kelime bir şeyler söyleyebilirim.. ama sizi anlıyorum, öncelikle bilmenizi isterim.
Silve bir daha diyeyim, sizi anlıyorum.
Sherlock Holmes demişti '3 rakamında insanları rahatlatan bir şey var' diye ama ben de severim.. neyse konumuz bu değil..
Yirmi yedi Mayıs İkibinyirmibir'de, Zeyneb'le olan bir fotoğrafın altına şöyle yazmışım; 'birini sevmek; ona yaralarını utanmadan, sıkılmadan, çekinmeden göstermek ise,
Ve birini sevmek; yara aldığın yerleri, alacağın yerleri tüm zaaflarınla göstermek ise,
Bütün koşullarda seviyorum seni sevgili Dostum..
Not: birbirimizden habersiz aynı renkleri giyeriz ve gözlük Zeyneb'e yakışan bir şeydir..'
dostluk ile ilgili olan sorularınızı sanırım bu şekilde yanıtlamış oldum.
Ayrıca bir şey daha diyeyim, dostlarımızın hatasını; dostluktan ayrı düşünürsek, dostluk baki ve saf bir halde kalır. Dostlar ise girdikleri kalıplara göre şekilden şekle girebiliyorlar.
İyi dostlar edindiğim gibi, derin yaralara da dostlarım sebep olmuştur mesela :)
Bu şehirdeki (artık her neredeyseniz) herkes hikayenizi duydu mu? aynı şehirdeki yabancılarla da konuşmayı deneyin, yolculuk güzel de, -de si var işte :)
Ne mutlu size gerçekten.. Zeyneb’e ve onun gibilere de buradan selam olsun.
YanıtlaSilBuradaki mesele aslında hatadan ziyade anlayış ve zihniyet meselesi aslında. İnsanın zihninde her meselede olduğu gibi dostlukla ilgili de bir tasavvur olur hani. Dostluğa yüklediği bir anlam ve dostu için yapabileceğini düşündüğü bazı şeyler vardır. Aynı bakış açısına karşısındaki sahip olmayınca bir miktar hayal kırıklığı yaşıyor insan sadece. Ama önemli de değil. Bu insanın kendisiyle ilgili biraz, karşısındakiyle değil. Kırgınlıklarda geçiyor zamanla. Tecrübe etmişsinizdir belki.
Hikayeye gelince, elbette bu şehirdeki herkes vakıf değil buna. Ancak yine anlayacağınız düşünüyorum ki her mesele herkese anlatılmıyor. Sözü layık olmadığı yerde söylemek sözü israftır. Şimdilik görünen o ki yabancı olarak kendime bu bloğu seçmişim, anlatıyorum :) Neyseki söz söylemenin burada israf olmadığını biliyorum.
Yoruma cevabı bu saatte verdiğim için sözlerime Erdem Bayazıt'ın 'Gece inmiş şehre,sadece şiir merhem olur gönlümün karasına şimdi.
SilBirbirine kırgın duvarlar, insanlar ve gölgeler.
Şimdi ne yazsam da geçse kalbimin küsü ?' Dizeleriyle başlamak isterim..
Dost diye gönlümüze değen, dokunan ne varsa selam olsun hepsine..
Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz bu tercihiniz iyi geliyor :)
Doğru.. insanın zihni tasavvurlarla dolu. Hatta bir minyatür var, zamanında biri bana benzetiyordu fakat şimdi bu yorumu okuyunca o geldi aklıma. Baloncuk üfleyen bir kadın ve her baloncukta farklı bir resim..
Gece yorum yapma hususuny tekrar gözden geçirmeliyim sanırım :)
Bakın benim de hayal kırıklıklarım çok bilmenizi isterim. Hatta daha sonrasında yanlış kaynayan parçalarım da olmuştur. Allah affetsin..
Yanlış kaynayan hayal kırıklıkları.. Sevdim bu metaforu ;) Ayrıca doğru bi noktaya da temas ediyor. Bazı hayal kırıklıkları insanın duygu ve düşünce dünyasında onulmaz tahribatlara sebep oluyor ve insan bir daha asla eskisi gibi hayata bakamıyor. Tıpkı yanlış kaynayan kemiğin bşr daha eski halini alamadığı gibi.
YanıtlaSilGece her türlü eylem ve duygunun ortaya çıkması için fazlasıyla teşvik edici gerçekten, buna yazmak da dahil. Geceleri zihnime üşüşen bazı düşünceleri sabah hatırladığımda çokça ürkmüşlüğüm vardır kendimden :) Yine de gün içinde yaşamaya fırsat bulamadığımız bazı düşüncelerin abartılı bir şekilde de olsa ortaya çıkmasına fırsat sunduğu için minnettarız kendisine. Buradan geceye de selam olsun. Sonra günümüzü aydınlatan güneşe ve son olarakta gönlümüzü aydınlatan dostlara.
Eğer iyimser bir günümde olsaydım, eskisini verip yenisini alırız diyebilirdim. Ya da artık yeniler için bazı şeylerin bırakılmasıyla ilgili yaklaşık 2,5 paragraf yazabilirdim. Ama şu an kötümser olmamakla beraber oldukça arabesk bir haldeyim. İki gündür müzik listem dahi bilmediğim acıların şarkılarını çalıyor. Dolayısıyla hayalleri şimdiki yorumum çok sağlıklı olmayabilir. :)
SilBir abim şey yazmıştı bir gün 'gece dinlenelim diye yaratıldı ama biz acı çekiyoruz. Zaten neyi doğru anladık ki?' ve gece yorumumu da arabeske bağladığıma göre, kendimize listeden bir şarkı seçip biraz yaşamadığımız acılara kederlenelim. Sanki yaşadıklarımız yetmiyormuş gibi. Ayrıca bizi üzene de yazıklar olsun. Biz onlara ne yaptık he ne yaptık?
Havalar da ısınıyor. Hakkımızda hayırlısı olsun :)
Sıcak havaya çay iyi gelir, harareti alır diyorlar. Ne dersiniz bir çay tiryakisi olarak doğru buluyor musunuz bu iddiayı?
YanıtlaSilÇok affınıza sığınarak, hararete iyi gelen çay demlenmiyormuş. Fakat söz edilen o olmasa da bence bu anlamıyla kullanmak daha doğru :)
SilAşk acısına da, dost yarasına da çay :))