Aslında sadece şimdi aldım kalemi elime..
Yoksa içimde günlerdir söylemek istediklerim. Geçenlerde bir park gördüm mesela, burkuldu yüreğim.
Yağmur yağıyordu ince ve cılız bir şekilde. Kim bilir ne çalıyordu kulağımda, hüzün galip gelmişti gözlerime.
Islandım..
Ağır ağır yürümekti ilacım, ıslandım.
Toprağı soludum, gökyüzünün toprağı sulamasına gözlerimle şahitlik ettim, ıslandım..
Hüzün içimdeydi, hiç oyuncaksız park olur muydu? Kanatsız kuş?
Oyuncaklarını almışlardı parkın?
Islandım..
Yağmurda yürümek bir çeşit şifadır, ama romantizme de çok gerek yok her şeyin fazlası hastalıktır..
Kendi hikayemi yazayım dedim içimden sonra.
Islandım..
Ama ben kendimi anlatmakta hiç iyi değilimdir. Hiç beceremem de..
Islandım..
Sonra O geldi aklıma.. Rahmet olsun. Sevgili Orfeus..
Biraz kızdım önce, sonra aklıma oyuncakları alınan park geldi aklıma burkuldu yüreğim. Bilek burkmak gibi. Sızladı..
Sesi geldi ansızın kulağıma, titreyen sesi.. Tek cümlesiyle yüzlerce insana hükmedebilecek güçte olan sesi.
Evet evet.. öyleydi sesi, rahmet olsun.
Derken ekim sancılarım tuttu..
Ekim hep bana ağır geldi. Ekim ağırdı.
Şimdi bir camın kenarında, içimde yüzlerce cümle.
Hiçbirini söylemedim, kendimden tek kelime etmedim.
Yüreğimin sızısını sandığıma koyup, kilitledim ve üzerini kenarı işlenmiş bir örtüyle örttüm..
İşlemenin üzerinde Orfeus'un son okuduğu şiirdeki çiçek var.
Hoşça kal ekim..
insan söylemek istediklerini neden günlerce içinde tutar?
YanıtlaSilFarklı sebepleri olabilir, hatta bir insan her defasında farklı gerekçelerle söylemek istediklerini içinde tutabilir. Kişi, durum, olay.. değişir bu.
Sil