İzleyiciler

27 Haziran 2019 Perşembe

Boşunu Verdim..




İçimi bir kenara bırakıp usulca, gitmek istiyorum.

Ölüm gibi bir gidiş değil, her yerden gitmek istiyorum. Kendimi götürmeden..

Mümkün değil biliyorum.

Biliyorum mümkün değil..

İmkansız bir şeyi istediğimin farkındayım..

Ama istiyorum. Daha önce de dedim, kalbimi koruyamadım diye. Koruyamadığım için onu da bırakmak istiyorum. Benim ona bir faydam yok çünkü.

Bir gün belki, bu dediklerimden pişman olurum.

Keşke şimdi ya da yarım saat sonra pişman olsam. Dönüp okuduğumda kendi halime gülsem şimdi ya da yarım saat sonra.

Kalbimdeki şu sıkıntı sanki içime atılmış bir virüs gibi.

Sıkıntılar kemirgendir. İnsanın içini kemirir.

Ama ben içimsiz kaldım. Ve içimi de istemiyorum..

Bugün Zeyneb’e, “artık acı çekmiyorum Zeyneb, beni çok üzebilecek şeylere üzülmüyorum. 

Kırılmam, dağılmam gerekiyor ama ben tepki dahi vermiyorum” dedim.

“Yoruldun Sema” dedi “çok yoruldun”

Çok yoruldum..

Ben biliyorum bugün kalbimde olan bu hüznün sebebini. Biliyorum ama neden böyle oluyorum bilmiyorum.

İnsan..

İnandığı kadar aldanıyor. İnandığı kadar..

Ben de inandım mesela. İnandığım kadar aldandım. Ama hala inanıyorum.

İçim başka telden dışım başka terane..

Ne ben iflah olurum, ne söylediklerimi birkaç kişiden başkası anlar.

Gerçi çok umurumda değil, kimsenin bir şey anlaması.

Aslında hiçbir şey o kadar önemli de değil.

O zaman şimdi ya da yarım saat sonra bu yazdıklarımdan pişman olma ümidiyle..

Hoşça kal. Ya da kalma bana ne?

25 Haziran 2019 Salı

Ve Bir Gün..




Ve bir gün,

Hiçbir şey olmamış gibi

Biliyorum öyle tüm güzelliğinle

Umursamaz ve içten gülüşünü takarak dudaklarına..

Sonra huzur yeşili ve özgürlük mavisi

Ve kıyısına doğru eylül elası gözlerinle

Beni benden ederek çıkıp geleceksin..

Ve ben işte, tam o gün, o gülüşü ve gözlerini bugünkünden daha az sevmeyeceğim. Ama gelişini de beklemeyeceğim..

Ansızın nasıl düştüysen gönlüme bundan bilmem kaç yıl evvel, tıpkı o zamanlardaki gibi, uzun yolların sonunda bulduğum deniz gibi karşılayacağım seni.

Habersiz,

Beklentisiz,

Belki unutmuş..

Yüzümde bir gülümseme ama biliyorum aşina gözlerimle bakacağım, yorgun yüzüne..

Ah delikanlım, ah yarım kalmışlığım. Ne güzelsin yine bugün, dünden daha güzel.

Ah yorgunum, yaralanmış yanlarım, nedir derdin senin böyle?

Derken düşüverdim yine bir kitabın satırlarından tam olarak Ortaköy’e.. Hazır demişken Ortaköy diye, bir sır vereyim kendimden.

Biliyorum sırlar gösterilmiş yaralardır. Biliyorum sırlar ilk hançerle vurulan yanlardır ama olsun. Benim bu sırrımı bilecek kadar beni bilen, yaramdan da vursun. Zaten vuran vurana, bir de buradan vurulalım.

Ne kaldı ki zaten geriye?

Ben rüyalarımda ilk..

Kavuştuğum, sustuğum..

İlk Ortaköy’dü işte orası..

8 yıl öncesine gittim bak şimdi. Hani orada bir bank var ya, işte tam o bankın üzerinde, gözlerin düşünce denize..

Gönlüme düştü o gözler..

İşte o gözlerle bugün çıkıp gelsen, inan o günden daha az sevmeyeceğim seni..

24 Haziran 2019 Pazartesi

Kırgınlığı Kim İcat Etti?





Ben sağlam bir kaya gibiydim.

Öyleydim..

Biliyorum, çok derin olmasa da büyük bir göl gibiydim. Umursamazdım çok bir şeyi. Öyle derdim. Öyleydim değil, öyle derdim.

Sonra kış geldi bir gün ansızın. Suyum buz tuttu..

Derinlerime kadar içim dondu.

Üşümedi bir anda buz tuttu, her şey bembeyaz oldu.

Sonra bir anda her şey tuz gibi un ufak oldu..

Bu benim kendime dahi itiraf etmekte zorlandığım belki de en derin konuydu.

Bir gün çat diye kırıldım. İçime, dışıma kadar..

İnsanın kalbi içinde kırılır aslında, ama dışına da vurur. İnan vurur..

Bakışları anlamsızlaşır. Her yere bir duvara bakar gibi bakarsın. Kimseye sırtını dönmesen de karşında olmaları da bir şey ifade etmez.

Yol kenarındaki papatyalardan özür diliyorum.

Kalbimi koruyamadım, kalbimden de özür dilerim. Bu dağılmaya gücüm yeter mi bilmiyorum? Kendime olan inancımı da kaybettim belki bilmiyorum.

Erimedi benim buzlarım; kırıldı, dağıldı. Doğamın seyri bozuldu. Ne kışım ne yazım kaldı.
İçimdeki çocuğu kaybettim. En zoruma giden de bu oldu. Büyüdüğümüzü sandığımız bir zaman diliminden çocukluğumuza nasıl uzanıyor ellerimiz?

Uzanıyormuş ama, içimdeki çocuğun yok oluşundan biliyorum..

Kalbimde beslediklerim, belki yarına olan sevincim, gökyüzüne attığım aptalca bakışlarım..

Hepsi top yekûn kırıldı. Artık ben de herkes gibiyim.

Kendime yabancı, kendimden uzak. Bir gittim bir daha gelemediğim yerlerden..

-        -   Ne gerek vardı ki? Değer miydi?

-        +  Değmezdi Sema, hiçbirine, hiçbir şeye değmezdi.

-         Hem biliyor musun, hak müstehak sana! Evet, ne lüzumu vardı bu kadarına?

-         + Neyse döküldüm zaten üstüme gelme..

-        -  Kaybettiklerini toplasan düzelir mi?

-         + Yapıştıracak mıyım? Nasıl düzelecek? Hem neyi nerede kaybettiğimi de bilmiyorum.

-        -  Bilmem

-         + Ben de bilmiyorum.

-        +  O zaman hoşça kal..

-         - Hı hı, inşaallah.. görüşürüz.

-         + Tamam

-        -  Murat Kekilli’den ‘Ver Bana Düşlerimi’ sana gelsin

-         + Tamam