Dün gece açıldı yaralarım. Sızım sızım sızladı tüm yanları.
Geceden mi neden bilmem, kabuk mu? Öyle çabuk bağlanmıyor
bazı kabuklar. Ama vardı yine kabuk bağlayan yanları da.
Ama dün gece düştü..
Dün gece açıldı yaralarım. Kalbimin üzerinde ağrıyla uyuya
kaldım. Ağrıyla uyudum.
Sonra bir rüya gördüm, gördüğüm rüyaya inandım. Daha güzelleri
değil, dün gece gördüğüm rüyaya inandım..
Hemen evden çıkmam gerekiyordu. Çünkü inandıkça dün kaldığım
yerden devam ediyordu sızıları yaralarımın.
Evden çıkmalıydım, çünkü bu rüyaya inanmış olmak, bilmediğim
yaralara durak oluyordu. Evden çıkmalıydım, Zeyneb’in yanına gitmeliydim.
Çünkü o inandırır beni bunların bir rüya olduğuna.
Çünkü o inandırır beni bunların bir rüya olduğuna.
Zeyneb derse inanırım rüyaların rüya olduğuna.
İkna etmeliydi beni Zeyneb gördüğüm rüyaların rüyalığına.
Çıktım evden, taktım kulaklığı.
Kimseye görünmek istemiyordum. Kimse de beni görmesin.
Ne içinde bulunduğum halden çıkayım, ne halime ortak olsun
kimse.
Kendimle öyle, yok olmak ister gibi. Yahut görünmeksizin
atmak adımlarımı. Başımı kaldırmadan kaldırımlardan, asfaltlardan.
Yaralarımı alıp kucağıma, düşen kabuklar vardı aralarında. Açtım
müziğin sesini.
Yüksek sesle..
Bastırarak içimi..
Bastırarak içimdekileri..
Alakasız, konuya değmeden, içimi hissetmeyeceğim bir müzik
olmalıydı.
Defalarca Raviş’ten “Güzel Kadın”ı dinledim. Hala onu
dinliyorum. Çünkü bana bir şey hatırlatmıyor.
İçimin Sezen’leri dile gelmiyor muydu? Yahut Yıldız Tilbe
yine bir şarkı söylemiyor muydu sanki?
Söylüyordular elbette.
Söylüyordular elbette.
Eskiden dedim hem, mesela bazı insanlar bile yokken
hayatımda Yıldız Tilbe vardı bir de Zeyneb.
Sezen bir parça okurdu, bir de sohbet ederdik Zeyneb’le..
Bu yüzden bir an önce görmeliydim Zeyneb’i. Konuşmadan,
anlatmadan o beni anlamalı ve bu rüyaya olan inancımı kırmalıydı.
Uyanır uyanmaz ona mesaj attım.
Aslında bu “Zeyneb, gerçek olmasın” demekti. Ve o zaten
benim alt yazılarımı ezbere biliyordu. Beni ben kadar tanıyordu. Ve beni bu
rüyanın rüya olduğuna, ama gerçekten de çok uzaklaşmamam gerektiğine ikna etti.
Şimdi İclal Aydın’ın bir sözü geldi dilime, dün gece
açılınca yaralarım. Diyor ki o gamzeli “Güzel Kadın”
‘bu yaralar
bereler
sanadır bileler,
göreler aşkımı,
şahidim; gökkubbe’