Dağınık kafam..
Kafam çok dağınık. Neresinden tutsam toparlayamıyorum gibi. Hangi
ara bu kadar ucunu kaçırdım bilmiyorum ama dağınık kafam.
Keşke her şey Yıldız Tilbe şarkıları kadar güzel olsa. Çay da
olur. Çay gibi güzeli gerçi zor bulunur. Ama keşke işte Yıldız Tilbe yönetse
dünyayı.
İnsanlar birbirlerine selam değil şiir verse. Şiir için bir
yaşanmışlık olmalı çünkü. Ama selamlar da samimiyetsizlikler var gibi gibi.
Mesneviden ders alsak gerçekten hepimiz birer birer. Mevlana
gibi hoş görsek.
Ama şu dağınık kafam, boğazıma düğümlenen sevdan..
Ne deyim? Nasıl anlatayım bilemeden, yaşıyorum işte
yaşıyormuş gibi yaparak..
O değil de, ben bu içimdekileri kime anlatayım diyorum
birden. Sen dinlemeyeceksen mesela ne önemi var bütün dünyanın kulak
kesilmesinin. Bütün dilleri bilsem ne fayda, bir tanesiyle bile sana bir şey
anlatamazken.
Yıldız Tilbe böyle güzel şarkı yazmayı nereden öğrendi?
Sokak lambaları neden hep içime dokunuyor?
Neden dünlerimiz bugünlerimizden daha güzel?
Çay bu kadar güzelken neden yaralarımı kapatamıyor?
Ben seni neden böyle sürekli düşünüyorum? Ve senin niye hiçbir
şeyden mütemadiyen haberin yok?
Kafam karışık..
Nefes almak lazım..
Çok nefes..
Daha çok..
Daha çok müzik dinlemeliyim. İçimde seninle deli gibi
konuşup duran şu sesi kısana kadar yükseltmeliyim sesini notaların..
Hatta şarkılar bestelemeliyim. Ama seninle bu konuşup duran
halime artık bir dur demeliyim.
Nefes alamıyorum..
Daha çok dinlemeli, daha çok susmalı, daha çok nefes
almalıyım.
Boğulmamalıyım saatlerin arasında.
Zamanı sayarak geçirmemeliyim.
Kilitlenmeden bir sayfada okumalıyım tüm kitapları..
Ne olur, git..
Sezen Aksu şarkıları gibi..
Gitme dur ne olur.. Gitme kal yalan söyledim..