Beni en çok annem sevdi
Diğerleri ondan sonra geldi…
Evet, bu doğru. Beni en çok
annem sevdi. Herkesin öyledir diyenler olabilir ama öyle değil işte. Bunu
anlamak için illa bir şeyler yaşanmalı mıydı bilmiyorum. Gerekliymiş demek ki.
Dünden beri aynı sözler
dolaşıyor içimde. Kelimeler, cümleler, söylemek istediklerimin yığıldığı
içimde. İçimde bir omuz da yok ama taşıyor işte. Hep taşımıştır biliyorum yine
taşıyacak. Ama bu beni yazmaktan alıkoymayacak. Bu sefer susmak istemiyorum.
İçimde bir gök var sanki kara bulutlarla dolu bir gök. Yağmur berekettir değil
mi? Belki sözler de yağmur niteliğini taşır bu sefer…
Çok uzun zaman oldu
konuşmayalı. Anlatmayalı ne kadar oldu bilmiyorum. Ama konuşmayalı çok oldu.
Hele kelimelerle konuşmayalı…
Evet, annemden başlayıp mevzu
yine gidiyor kafasına göre ama öyle değil işte. Hani öğretmiştir büyüklerimiz
bize, “Allah annenize kendi sevgisinden toplu iğne başı kadar vermiştir” diye.
Bu hadis mi bilmiyorum. Hiç araştırma ihtiyacı duymadım. Çünkü her zerreme
kadar hissediyorum. Bu sevginin başka bir açıklaması olamaz.
Evet, anneler Allah’ın verdiği
sevgiyle severler evlatlarını. Aksi
halde nasıl taşıyabilirler vampir gibi bütün kanını emen o canlıyı? Şahsen
tercih edilse mesela, ben beni taşımazdım annemin karnında. Hamileliği zor
geçmese de doğumum bir hayli zor olmuş, ben biraz esprili anlatsam da annem
beni doğurduğu için baya sıkıntı çekmiş. Buna rağmen seviyor beni, hem de öyle
böyle değil.
Örneğin günahlarımı
affedebiliyor, “sen böyle yapmıştın” deyip yüzüme vurmuyor. Hatalarımı deşifre
etmiyor, dedektif gibi nerede kiminle ne yapmışım soruşturmuyor. Ve bütün
bunlara rağmen beni seviyor. Hangi dost, eş, arkadaş hatta ve hatta kardeş bu
kadar derin bir sevgiye sahip ki?
Çok üzgündüm bir gün ve
öfkeli, canım çok yanıyordu, her şey üst üste gelmiş, hepsi üstüme üstüme
geliyordu. Ağlamıyordum ama öfkemden korkacağım kadar benliğimi sarmıştı. Şu
yaşıma kadar o gün hissettiğim öfkeyi hissetmedim kendimde. Canım çok
yanıyordu. Annem… Korkmuştu. Yanıma gelip soru soramıyor ama uzakta kalmaya
gönlü el vermiyordu. Yavaşça yaklaştı,
“çok kalmayacağım ama ne olur
kapın açık kalsın” dedi. Anlamadım neden bunu yaptığını ama o an bunu düşünecek
durumda değildim. Kapıyı açık bıraktı çıktı. Zaman ilerledikçe sakinleşiyordum,
sakinlik bende gözyaşına sebep oluyordu. Ağlamaya başlamıştım. Annem
dayanamadı, belli ki kapının önünde bekliyordu. Hemen yanıma geldi, dizimin
ucuna oturdu ben sandalye de oturuyordum, yere oturdu. Ona baktım, elleri
titreyerek gözümün yaşını sildi.
“ben” dedi, sesi de elleri
gibi titriyordu. “ben seni üzülesin diye doğurmadım” beynimden vurulmuş gibi
oldum, anneme ne yapıyordum böyle. Devam etti,
“canının çok acıdığını
biliyorum, nedenini değil ama üzgün olduğunu biliyorum, ben sizi gözünüzün
içine bakarak büyüttüm, anlatmadıklarınızı da bilirim. Anlatma ama ne olur
artık üzülme”
Ne yapıyordum gerçekten,
gözyaşlarımı hemen sildim. Annemi yerden kaldırdım. Sarıldım ve konuşmadık, o
da ben de bir şey söylemedik. Ama bir daha öyle bir şey yaşamadık. Hep merak
etmişimdir, anneme de sorardım beni neden sevdiğini. Tamam, kötü bir insan
değilim, ama onun çocuğu olmasaydım, bana kendi canından vermeseydi yine böyle
sever miydi? Sonra anladım kimse onun gibi sevemez.
Şimdi ne zaman ruhsal
buhranlara girsem, günaha girsem, acı çeksem anneme sarılıyorum. O Allah’ın
bana olan sevgisine sahip bunu biliyorum. Ve bu da parantez içi olarak dursun
burada, annemin sevgisi ile hep Allah’ın beni ne kadar sevdiğini tahayyül
etmeye çalışıyorum.
Anneme “anne, ben çok büyük
bir günaha girsem, ama çok pişman olsam beni affeder misin?” diye sormuştum,
ikinci defa düşünmeden “tabi ki” dedi. “Peki, anne pişman olmasam ve günahımda
ısrarcı olsam yine affeder misin?” yüzüme baktı, gözleri doldu elini ağzıma
kapattı.
Ama ondan sonra işte. İnsanlar
âlemine karışınca, yani annemin dizinin dibi sınırlarından uzaklaşınca,
insanların karanlık gölgeleri…
Herkes bir değil muhakkak, ama
ne zaman bir insan görsem canı yanan, annemle yaşadıklarım aklıma gelir. O da
bir annenin evladı, ne fark eder cinsiyeti? Canı yanan insanların hepsi eşit
değil mi? Herkesin gözyaşı renksiz değil mi? Acının çoğu azı ne fark eder,
dünya gerçekten bir anneyi üzmekten daha mı kıymetli?
Evlat anne-babaya emanet
derler ama bence onlar bize emanet. Keşke gerçekten elimde olsa da gençliğim,
ömrüm onların olabilse. Annem annem dediysem, babam da başkadır. Başka bir
sırdır o da gönlümde J
Çok konuşmadan, demem o ki
beni ilk ve en çok annem sevdi, diğerlerinin hepsi ondan sonra geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder