İnsanın anlaşılmaması da bir çeşit yalnızlıkmış ve Allah’ım
anlaşılmak istemek de lütfen imtihanlar arasında yer alsın. Anlaşılma çabası
günah da döksün, hazır eli değmişken sevap da kazandırsın. Çünkü yemin ediyorum
o kadar zor ki, aklımı çıldıracağım.
Bu aralar gerginliğim uç noktalara değdi. Eskiden de çok
atarsız değildim fakat artık atarlarım da arttı.
Akıllı olmanın, geri zekâlı olmamak olduğunu anladığımda
18-19 yaşlarındaydım. Kim bu sürecinin bir yaş bağdaştırmasını yapar bilmiyorum.
Ama ben çok iyi hatırlıyorum. Bir gün bir kitapta kesişti yollarımız,
çarpıştık, harflerimiz düştü ve sonra içinde hiçbir siyasi mesaj gütmeyen ışık
tepemde yandı. O gün gerçekten ‘vaov akıllı olmanın karşılığı gerçekten geri
zekâlı olmamak değilmiş’ dedim.
Çok konuştum, umarım herkes anlamıştır akıllı olmanın geri
zekâlı olmamak olduğunu.
Neden yazdım acaba üstteki paragrafı. Bir paragrafı yazarken
bana neden yazdığımı unutturan B12 sana da yazıklar olsun.
Hayır hatırladığım çok matah şeyler var gibi, yazacaklarımı
bana neden unutturuyorsun? İlla bir şey unutturacaksan ne bileyim yaşadığımız
sıkıntılı, gam ve keder dolu şeyleri unuttursana. Derdin ne yazacaklarımla?
Gam keder demişken, ben 20 li yaşlarda çok severdim
kederlerimi ve gamımı. Bu melankolik bir durum değildi. Ben gençken daha
neşeliydim o bütün keder ve gamla. Gam azaldı, kederler azaldı, neşe azaldı. Elde
var hiç.
Biraz da bugünlerden bahsetmek istiyorum. Yine o kadar eminim
ki hiç kimse hiçbir şey anlamayacak. İlk değil, son da olmayacak. Bak yine
aklıma anlaşılmamış olmanın yalnızlığı geldi.
Ciddiyim, anlaşılmıyor olmanın verdiği yalnızlık duygusu çok
garip. Değişik garipliği değil bu; hani mesela bir yerde tanıdığı olmamanın
insana garibanlık vermesi var ya. Heh işte tam olarak öyle.
Bir de sözlerim bitmeden, bencil insanlardan bahsetmek
istiyorum. Fakat düşüncenin sonundan başlayayım. Yani şu an kendime şöyle bir
soru sordum; ‘Sema neden o insanlara bay bay demiyorsun?’ Sahi, neden
demiyorum? Bana gerginlikten başka hiçbir katmayan bu insanlara neden bay bay
demiyorum? Sevdiğim şeyler mi var? Belki de. Ya da adanmışlık mı? İnsanlığı ben
mi kurtaracağım?
Bir fotoğraf gördüm ve yine sinirlerim zıpladı. Arkadaşlar buradan
kendini dünyanın merkezinde gören, Kâbe’ye kafa tutan, ekvator çizgisiyle
kapışan tiplere seslenmek istiyorum; hem vallahi, hem billahi dünya sizin
çevrenizde dönmüyor. Herkes sizin kadar insan. Kendinizden başka kimse sizin
için yaratılmadı. Kendinizle meşgul olun. Bizim de dertlerimiz olabiliyor. Ve gerçekten
bazı insanların o kadar fazla derdi var ki, sizin dert dediğiniz şeyleri dizi
izlerken çerez niyetine yerler. Ve sizin o ahmak bencilliğiniz yüzünden bazen o
hakikatlere de enerjisi kalmıyor insanların. İnsanlar=mesela ben.
Aklım almıyor, nasıl oluyor da bir insan yeryüzünde sadece
kendisi var gibi yaşayabiliyor?
Nasıl oluyor da mesela biriyle menfaati bitene kadar dostluk
edip, ondan sonra onun ne acısı ne sevinci ile işi olmayabiliyor? Nasıl beceriyorlar
bu sahteliği?
Yazarken klavyeyi kıracağım diye korkuyorum, öyle bir sinir
var şu an.
Bu konuyu daha fazla açmayacağım, yoksa ağzımdan çıkanlara
sahip olmak istemeyeceğim. Sadece lütfen bağzıları defolup gidebilir mi?
Bay bay