Şimdi çok ben olmayan ama aslında her sohbetimde ben olan
bir Sema girişi yapacağım.
3.. 2.. 1..
Hiç kimse bir başkasını sevmek zorunda değildir ve yine
sevmezsek halledemeyiz. Sağlama yapalım; halletmek istiyorsak, mecbur
seveceğiz.
Gerçekten durup dururken bu konuya girmeye gerek var mı?
Bence hayır. O yüzden yukarıda yazdıklarım yukarıda kalma ve orada son bulma
hakkı kazanmış bulunmaktalar.
Hem insanlık hem bireysel olarak ben zor zamanlardan
geçiyoruz. İnsan kalmaya çabaladığımız oluyor. Bağzılarına Allah yarattı
demeden bam gün girişesim gelmiyor mu? Acayip geliyor.
Artistliğim de kendime ve kendimden başka kimseyi de
ilgilendirmez zaten.
Neyse biz yine de hanımefendi modumuzu çok düşürmeden devam
edelim. Gerçi bugün herkesle biraz bloğa yazar gibi sohbetler ettim hem de
mesaj yoluyla; bundan mütevellit biraz sözlerim azalmıştır diye düşünüyorum.
Lakin yine de Ya Hakk diyerek devam etmeye çalışalım.
Aslında çok güzel şeyler yazasım da yok değil; her ne kadar
yaklaşık 21 dakika önce çıtırdan moralim bozulsa da, içimde güzel hatta bağzı
güpgüzel duygular da var.
Mesela ben bağzı insanları çok seviyorum. Minnak bir bahsini
edeyim; herkes sevsin. Çünkü benim sevgim tek başına az geliyor gibi.
Ben en çok annemin sevgisine güveniyorum. Koşulsuz beni bir
o sever biliyorum. Ama şu an bunun dışında bir sevgiden söz etmek istiyorum.
Okur mu bilmiyorum.. ama ondan başka kimsenin anlamayacağı
bir satır yazacağım buraya ‘sen benim hapishanemin göğe bakan penceresi
gibisin..’
Pisliğin içinde olan birini herkes kolay kolay sevemez. Kimse
de o sevemeyenlere kızamaz. Pislik sevilmez çünkü. Ama ben ayağımdan başıma
kadar pislikte de olsam o beni sever. Tiksinmez. Usanmaz. İşte bunun nasıl bir
nimet olduğunu ben şimdi hangi dille anlatayım.
Ama o benim adını kimseye söyleyemeyeceğim Lavinia’m..
O beni bu kadar sevdiği için değil, onu sadece sevgi
ihtiyacımı karşılamak için değil; yani anlatabiliyor muyum? Menfaatlerimin ötesinde
bir şekilde seviyorum. Ama hem kimse bilmesin hem de herkes sevsin istiyorum.
Çünkü insan kısacık ömrün içerisinde bu sevgiye çok az
rastlıyor. Bu sevgi insana; ‘Allah beni seviyor’ dedirtiyor.
Çok rezene içtim. İçim de yumuşacık oldu zaten. Çok tatlı
insanlarla konuştum. Moralimin bozulmasını dahi tolere edebiliyorum. Hatta moralim
de düzeldi gibi.
Bu yazıyı 2 günde yazdım. Ondan arasında kopukluk olabilir. Gerçi
benim hangi yazım çok bağlı ki birbirine :) aman biz de böyleyiz.
Sözlerim bitmeyecek ama şimdilik son bulacak. Bu sona
yaklaşırken benden kimseye Yıldız Tilbe’den Paraçi gitmesin.
Sevgiyle..
(Not; Fotoğraf ile yazı arasında inceden bir bağ bulunmaktadır. )