Yazmadan önce bir kadını düşünmüştüm, sonra bir çocuk geldi
aklıma. Ardından tüm insanlık.
Bir insandan ağlamaması istenmemeli. Gözyaşı pek kıymetlidir
doğru.
Doğru olur olmadık her şey için ağlanmaz..
Ama bir damla göze düştüyse bırakın aksın.
Bu zayıflık değil, bu ürkmek değil, insan bazen tüm söylemek
istediklerini, tüm öfkesini, tüm acılarını o bir damlaya sıkıştırabiliyor.
Bütün duyguları kendinde barındırma kabiliyetine sahip
olabilen insan, o bir damladan hepsinden kurtulmak istercesine kendinden aksın
istiyor.
Bu kaçış değil asla, kolay kolay göze gelmez damla çünkü. Ağlayamayan
insan duygusuz, ağlamayan insan ise güçsüzdür nazarımda.
Benim nazarımın sadece benim yanımda bir ehemmiyeti var. Benden
başkasını zerre ilgilendirmez. Sözlerimin de kendimden başka herhangi bir muhatabı
yok. Yani yerli yersiz kimse üstüne alınmasın.
“Ağlama” demeyin kimseye, size ne bir kere, isteyen ağlasın
isteyen şiir yazsın kime ne?
Herkes her şeye burnunu sokmak, üzerine vazife olmayan hususlar
hakkında görüş bildirmek zorunda değil ki.
Ama yok!
Olur mu?
Lütfen!
Hatırım kalır.
Zerrece merak etmediğimiz ve önemsemediğimiz o değerli
görüşlerinizi (!) olur olmadık yerde bizlere aktarmasanız eksik kalırız. Çünkü tek
ihtiyacımız bu (!)
Neye kızdığımı biliyorum. Yeni bir kızgınlık değil bu,
farkındayım.
Bu bloğu açmamdaki sebepte bu değil miydi zaten: “itiraflarım”
Dağınık bir şeyler oldu evet. Ama zaten kimseye bir şey
öğretme niyetim yok. Bazen zaten bloğumu karakteri fazla twitter gibi
kullanıyormuşum gibi geliyor.
Ben çok zor ağlıyorum..
Herkesin yanında ağlayamam mesela. Zeyneb çok iyi bilir. Çünkü
bir tek onun yanında hıçkıra hıçkıra ağladığımı bilirim.
Bana “ağlama” demeyin, size ne. Kime ne?
Not: noktalama işaretlerini eksikleriyle birlikte tam
anlamlarıyla kullandım bu yazıda.