İzleyiciler

27 Nisan 2018 Cuma

Bloğum Geldi..





İşe gitmek için yola çıktım sabah. Yakın bir mesafede oturuyorum bu yüzden yürüyerek gidiyorum. Yürürken genelde huyumdur, gökyüzüne yeryüzüne, bakarken bir şeyleri düşünmek. Bazen derin hayallere dalarken kendimi kapıda buluveririm.

Neyse işte yürürken fark ettim ki yine konuşuyorum çiçekle böcekle. Selam veriyorum güvercine, kargaya havaları soruyorum falan. Sonra şey dedim “Bloğum geldi benim”.

Kendi kendine herkes konuşur, bilmiyorum herkes soru sorup cevaplar veriyor mu ama ben gayet sohbet ediyorum.

Bazen muhabbet o kadar uzuyor ki, gecelerce sürüyor. Evet, sadece gecelerce. Aslında gündüz de olur ama insanlar nedense garip bakıyorlar bu duruma. Gündüzleri sadece konuşuyorum muhabbet etmiyoruz.  

Zeyneb de beni uyardı “insanlar için normal değil böyle şeyler, senin için endişeleniyorlar” diye. Sonra fark ettim ki evet, Zeyneb haklı. Kimsenin endişe yükünü taşımak istemediğim için sadece kendimleyken konuşuyorum.

Sabah ne konuşuyordum hatırlamıyorum ama yol kenarlarında papatyalar vardı. Görünce mutlu oldum.

Dedim “ah be papatya insanların hırsları, meraklarına kurban gideceksiniz”

O da cevap verdi

“evet, ama buna rağmen umudumuzu kaybetmiyoruz. Bir insan bizimle seviyor sevmiyor yapıyor diye açmaktan vazgeçmiyoruz”

Sonra sohbet devam etti:

“üzülüyor musunuz yapraklarınız koparıldığında”

O:

“canımız acıyor, sevgiyi doğru anlamayanlar bunu hep yaparlar. Can yakarlar, güzelliklerin tadını çıkarmayı bir kenara bırakıp onları yok etmeye çalışırlar.”

Ben:

“ peki, doğru anlayanlar da var mı?”

O:

“tabii ki, nadiren de olsa karşımıza çıkıyor. Bizim önümüzde eğiliyor, bizi yaratana şükürler ediyor, bize şiirler okuyorlar”

Ben:

“yapraklarını koparmaları kötü mü? Ben bazen bazı şeylere tahammül edemiyorum. Yoruluyorum, sabrım kalmıyor mesela.”

O:

“bence bizim asıl derdimiz bu. Biz de insanları seviyoruz. Hatta biz de değil, biz direkt olarak insanları seviyoruz. Seven için feda olmak çok zor olmasa gerek. Sen bilirsin.” Bunu söylerken hafiften güldüğü gözümden kaçmamıştı tabii ki. Ama hiçbir zaman seviyor, sevmiyor diye kendi sevgime bir papatyayı kurban etmemiştim.

Ben:

“güzel bir noktaya değindin, ama şimdi işe gitmem gerekiyor. Döndüğümde burada olursanız görüşürüz.” Dedim ve sohbetin başından sonuna kadar yanımızda olan güvercine selam verip uzaklaştırdım.

Güvercinleri de anlamıyorum. Neyse başka zaman anlatırım onları. İşte bütün bunlar olurken dedim benim “bloğum geldi”. Böyle bir cümle yapısı yok “çaysamak” gibi. Ama konuşasım geldi desem doğru olmuyor. Susmak desem o da değil, yazmak desem alakası yok.

Tabii papatyaya varana kadar geçen yaz Üsküdar da ki garip karşılaşma aklıma geldi. İlginç bir gündü. Neyse onu da kendime saklayayım, bir gün kafam bozulursa yazarım.

Şimdilik bu kadar.